Çok iyi anlaşıyorlardı, dünyanın canına okuyacaklardı. Elon Musk, farklı bir kültürden geliyordu, aynı çizgide buluşmuşlardı. Elon Musk’ı uzaktan izleyen çoğu insan, onları uzun süre “aynı kafada iki güçlü erkek” olarak gördü: Dünyayı yönetme hırsı taşıyan, kaba mizaçlı, uzun boylu, havalı, zengin, maço, gösterişi ve alkışı seven, silahlanmaya sıcak bakan, göçmenlere düşman, woke kültüre ve sol çevrelere karşı sert iki “alfa” erkek…
Bugün tüm dünyada liberal demokrasinin çöküşüne tanıklık ediyoruz. Ve demokrasi nimetinden yararlanmada dünya-yapısal eşitsizlik ve hiyerarşilerin genelgeçer formüllerle örtülemez hale geldiği bir zamandayız. Demokrasinin içinin boşaldığı bir dönemde medyanın da içi boşaldı.
Sessizlik, en uçlardaki fikirlerin sesinden daha tehlikelidir. Fatih Altaylı’nın istese de yapamayacağı tehdide de benzemezler. Altaylı’ya cevap verebilirsiniz, onla polemik yapabilirsiniz ama sessizliğe cevap veremezsiniz. Sessizliği ikna da edemezsiniz. Sessizlik en radikal, en yobaz, en tehlikeli fikirdir. Sessizliğin artması, hepimiz için tehdittir.
Dün sabah Eren Keskin’in Fatih Altaylı ile ilgi bir açıklamasını gördüm. “Fatih Altaylı özellikle 90’lı yıllarda insan hakları savunucularının karşısında durdu. Benim ifade özgürlüğümü hiçe sayarak ölüm tehditlerine maruz kalmama neden oldu. Ama biz yine de tutuklu yargılamaya karşıyız. Serbest bırakılsın ama bizden uzak olsun. O başka. Kendisinin tutuksuz yargılanmasından yanayım” diyor.
Ekrem İmamoğlu’nu tutukladılar! Neden? İmamoğlu’nun avukatı da tutuklanmış! Neden? Çok sayıda belediye başkanını, belediye görevlilerini, gençleri tutukladılar! Neden? Gazeteci Fatih Altaylı’yı da tutuklamışlar! Neden? Komünist rejim tarafından tutuklanan Çek siyasetçi Milada’ya hapishanede arkadaşı sormuş: “Seni neden tutukladılar?” Milada’nın cevabı zihnime kazınmıştı: “Çünkü yapabiliyorlar.”