GÜNÜN YAZILARI

Niye “Biz” olamadık?

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı, Mehmet Y. Yılmaz, Sedat Ergin, Nagehan Alçı, İsmet Berkan, Duygu Demirdağ ile “tartışmalı” Atatürk Kültür Merkezi (AKM) binasının roofundaki içkili “Biz” adlı restoranda yemek yiyip “Türkiye Selçukluları Konya Hanedan Türbesindeki Naaşları Tanzim Projesi…”ni konuşmuş. Yemeğin fotoğrafı ortaya çıkınca “peki neden biz o masada yokuz” diyenler itiraz etti. Sinderella Külkedisi’nki gibi bir itiraz değildi, haklılık payları vardı. Ama itiraz ederken esas meseleyi kaçırmışlardı.

Demokrasi mücadelesinde samimiyet ve kararlılığın resmi: İspanya, 1976-1981

Üçü de İspanya İç Savaşı’nın (1936-1939) cephelerinde çarpıştı. Bittiğinde ikisi yenenlerin (Faşistler) biri yenilenlerin (Cumhuriyetçiler) safındaydı. Diktatör (Franco) ölüp de (1975) demokrasi için geçiş dönemi başladığında üçü de hayatlarını demokrasinin yerleşip kökleşmesi mücadelesine adadı. Biri başbakan, biri başbakan yardımcısı, öbürü de Komünist Parti genel sekreteri ve muhalefet lideriydi. Üçü de parlamentoda kendi yoldaşlarının ‘hain’ suçlamalarına maruz kaldı. Fakat yılmadılar, sonunda 1981’de darbeci askerler parlamentoyu bastığında koltuklarının altına sığınanlar onlar değil onları suçlayanlar oldu. O ‘an’da ayakta kalan üç adamın ya da “demokrasi için mücadele öyle olmaz böyle olur”un hikâyesi…

Cumhuriyet üzerinde anlaşmak, Atatürk konusunda uzlaşmak

Cumhuriyet’in artık ortak bir miras olduğu gerçeği kabul görüyor. Cumhuriyet’in başından beri demokrasiyle ilgili sorunları vardı. Bugün de var. Siyaseti genel olarak devletin demokratik olup olmaması fazla ilgilendirmiyor. Demokrasi bilinci henüz yeteri kadar olgunlaşmamış durumda. Otoriterleşmeye kapılar açık. Muhalefet ise karmakarışık. Özgürlük arayışı içinde olan da var, iktidarla milliyetçilik yarışına girenler de… Hal böyle olunca Cumhuriyet iki tarafın da üzerinde uzlaşabileceği bir zemin sayılabiliyor. Cumhuriyet değerleri de “nasıl anlarsan öyle yap” şeklinde “self servis” bir ortak malzemeye dönüşebiliyor.

Zara’nın kefenli reklam skandalı: Ahmakça duyarsızlık mı, kasıtlı provokasyon mu?

Zara’nın sınırlı sayıda özel koleksiyon diye piyasaya sürdüğü “The Jacket” reklam kampanyası bir skandala yol açtı. Kefenlere sarılı irili ufaklı bedenler, yıkıntılar arasında toz toprak içinde cesetleri andıran heykeller, hatta havada asılı duran tepetaklak edilmiş Filistin haritası şeklinde bir levha bile var ve bu öylesine kadraja giren bir dekor da değil. Zara, Eylül’de çektik dedi ama hızlı moda markalarının ana koleksiyonları haricinde çıkardıkları böyle ilave mini koleksiyonları piyasaya sürme hızları neredeyse birkaç hafta denebilecek kadar kısa. Hatta şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bu kampanyaya konu olan ceketlerin tasarım sürecinin çok yeni olduğu, esinlendikleri koleksiyonların yeniliğinden de besbelli. Peki ortaya çıkan bu rezalet, iyi niyetli bir ahmaklığın mı kötü niyetli bir provokasyonun mu neticesi?
- Advertisement -

Türk lives da matter mı?

Somali Cumhurbaşkanı, Büyükelçi ve beraberindeki Türk askeri heyetiyle acaba ne görüşmüştü? Herhalde bu bir teşekkür kabulü değil. Amerika’da beyaz polis siyah genci boğarak öldürünce günlerce insanlar sokaklarda Black Lives Matter (Siyah hayatlar değerlidir) sloganıyla yürümüşlerdi. Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun öldürdüğü iki çocuk babası motorkurye Yunus Emre için bakalım birileri “Türklerin hayatları da değerlidir” diyecek mi? Yoksa bir motorkurye için müttefik Somali’yi kızdırmaya değmez mi denecek?

En Son Çıkanlar