İmamoğlu, 2024’te 2019’daki başarısını tekrarlarsa CHP’de rakipsiz olur ve 2028’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimi için adaylığını da büyük ölçüde garantiler. Fakat eğer kaybederse, şimdilik işlemekte olan Özel-İmamoğlu tandemi çöker ve CHP’de çarşı yeniden karışır.
Türkiye son on yılda ciddi sarsıntılarla karşı karşıya kaldı. İşte böyle bir dönemde AYM adeta çalkantılı bir denizin içinde parlak bir deniz feneri gibi durdu. Herkesin, tüm kurumların yaşananlardan etkilendiği bir dönemde mahkeme, adalet ve demokrasi adına son umudun istinatgahı oldu. Bu hak edilmiş prestij heba edilmemeli. Bugün eğer Hükümet biraz dikkatli bakacak olursa, AYM’den şikâyet etmesi değil gurur duyması gerektiğini anlayabilir. Bugünkü yeniden yapılandırılmış şekliyle AYM esas olarak kendisinin eseri ve en iyi eserlerinden biri.
Güvenlik bürokrasisindeki tasfiyeler, çetelere operasyonlar, Cumartesi Anneleri üzerinden ılımlılık mesajları, yargıda açıktan suç duyurularıyla, zehir gibi mektuplarla açığa çıkan mücadele, Cumhurbaşkanı seçilme oranı ile ilgili tartışma… Bunlar “keratalar arası sorun” denilip geçilecek işler midir?
Bu hafta New Yorkluların bir numaralı gündemi, New York’taki Müslüman sokak satıcılarını taciz edip Müslümanlara ve İslam’a hakaret eden, İsrail’in daha fazla Filistinli çocuk katletmesi gerektiğini söyleyen adamdı. Videoların sosyal medyada yayılmasıyla birlikte İslamofobik adamın kimliği de ortaya çıktı: 30 yıl Dışişleri Bakanlığında çalışan emekli Amerikalı diplomat Stuart Seldowitz. Seldowitz sıradan bir diplomat değildi. Clinton döneminde İsrail-Filistin arasındaki barış görüşmelerini yürüten İsrail-Filistin bürosunda çalışmış, Obama döneminde 3 yıl Ulusal Güvenlik Konseyi Güney Asya Direktörü olarak görev almış, 3 kez meslek onur ödülüne layık görülmüştü. Emekli olduktan sonra Ortadoğu’da savaştan etkilenen sivillere insani yardım yollayan bir danışmanlık şirketinde çalışmaya başlamıştı. Peki yıllarca faşist zihniyetini kibar dilinin ve güler yüzünün arkasında başarıyla saklayabilen bu emekli diplomat, neden New York’un Müslüman sokak satıcılarını görünce kendine hakim olamamış ve itibarını sıfırlayacak bir nefret saldırısına imza atmıştı? Cevabı New York’un kent kültüründe saklı.
Dört bin dosyaya bakan üniversitemizin raporlarının hiçbirinde depremin büyüklüğüyle ilgili bir değerlendirme yok. Hocalarımıza ulaşan meslektaşlarım bu durumun nedenini sormuşlar ve “bize bu konuda soru yöneltilmedi, sorulsaydı görüşümüzü paylaşırdık” denilmiş. Deprem dosyalarına bakan bir savcımıza neden ivme başta olmak üzere deprem büyüklüğünün raporlarda yer almadığını sorduğumda “ivmeyi neden soralım ki” cevabını aldım. Basitçe şu şekilde açıklamaya çalıştım.1000 tonluk bir yapı düşünün. Yatayda gelen kuvvet için 0,4 g ile 1,0 g veya 2,0 g aynı etki midir? Binalar deprem yönetmeliğinin öngördüğü 0,4 g için tasarlanmışsa, mühendisin veya müteahhidin sorumluluğu nereye kadardır? 2 ayrı üniversitemizin inşaat mühendisliği hocalarından oluşan bilirkişiler deprem büyüklüğünün yönetmelikte öngörülenin üzerinde olması nedeniyle yıkımın ana nedeninin deprem büyüklüğü olduğunu belirttiler. Benim görüşüm, yıkıma etki edecek başkaca bariz bir kusur yoksa deprem büyüklüğünün yönetmelikte öngörülenden fazla olmasının nedensellik bağını ortadan kaldıracağı şeklindedir.