Türkiye’de hâlihazırda bir anayasa yapmak için gerekli koşulların var olmadığı, iktidarın mer’i anayasaya bile riayet etmediği ve muhaliflerin baskı altında tutulduğu söylenebilir. Doğrudur. Bu noktada mahir bir muhalefete düşen, iktidarın niyetlerinden bağımsız olarak, anaysa tartışmasını şikâyetçi olunan hususları değiştirmek için kullanabilmesidir.
İsrail gibi zengin, silahlı örgütlenme bakımından gelişmiş bir ülke, yoksul Filistinliler karşısında çaresiz durumda. Gazze’ye atılan bombaların da İsrail’e ‘intihar bombacılar’ı olarak geri döneceğini kim yadsıyabilir? İsrail devleti, yüzlerce Filistinliyi bombalarla öldürüp, aç susuz bırakıp çıldırtırken, bundan başarılı siyasi sonuçlar elde edebilir mi? Filistin sorunu, İsrail’in dünyaya anlatmak istediği gibi yalnızca bir ‘terör sorunu’ değildir. Filistin sorunu, bir milli sorundur. Ortadoğu’nun kadim halklarından Filistinliler, yıllardır Ortadoğu’da yersiz yurtsuz oradan oraya sürülüyor…
İyi niyetli olarak herkes “Şiddete başvurursanız İsrail’e de koz verirsiniz” diye akıl veriyor ama 75 yıllık bir tarih artık bu itidal çağrısını desteklemiyor. Çünkü sessizce oturduklarında da onlar için bir şey değişmedi. Kafeslerinde “Uslu” durduklarında da ödüllendirilmediler. İsrail devletini tanımak, barış anlaşmaları imzalamak kaderlerini değiştirmedi. Filistinliler o kadar çaresizler ki onlar için artık mutsuzluğu ve güvensizliği eşitlemek bile büyük bir başarı. Başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk kurulamaz. Kurulsa bile uzun süreli olmaz.
Terörü önlemek için başka bir ülkenin topraklarına girerek 30-40 kilometrenin daha güvenliğini üstleniyorsunuz. Üstelik yabancı topraklarda… Bunun yerine sınırları sağlamlaştırmak daha akıllıca olmaz mı? Yeni teknolojiler var. Biliyorum dünyanın her tarafından askerlerce bu fikrin alıcısı yok. Düşünülmesi gerek. Sınırlarınızı iyi kontrol etmezseniz sınır ötesi operasyonlar da sonuç vermez.
15 Temmuz darbe girişimini izleyen aylarda, anlamı ve önemi ancak ‘alıcı gözle’ bakıldığında fark edilebilecek iki ‘söylem’ dikkat çekti. Bunlardan biri, Erdoğan’ın, önceki 14 yıllık iktidarı boyunca hiç telaffuz etmediği Misâk-ı Millî temalı konuşmaları, öbürü de “İslamcıların AK Parti’den tasfiyesi” tartışmalarıydı. Bunların ikisi de AK Parti’nin devletle bütünleşmesi macerasının bilinçle öne çıkarılmış son iki çıktısıydı.