GÜNÜN YAZILARI

Kurbanlık koyun

On yıllar önce rahatlıkla konuşulan konular, bugün ya konuşulmaz oluyor ya da konuşanın başına olmadık işler geliyor. Tanrıkulu örneğinde olduğu gibi bir milletvekili dahi, hem de mahkeme kararlarına atıf yaptığı bir konuşmasından ötürü siyasi ve hukuki cendereye alınırsa, ne tarihten bir ders çıkarılır ne de müspet manada herhangi bir mesafe alınabilir. O vakit de geçmişin yükünden kurtulmak mümkün olmaz ve tarihin tekerrür etme ihtimali artar. Zira “geçmiş”, her zaman “geçmiş” olarak kalmaz.

KGB, 1969‘da Türkiye ve Yunanistan’ı karşı karşıya getirmek için Atatürk’ün evine saldırı planı yapmış: Kod adı Vazo

1972’den 1984’e kadar bütün belgelere erişim hakkı olan KGB arşivlerinden dışarıya belge ve bilgiler sızdırıp köydeki kulübesinin altına gömen KGB ajanı Mitrokhin, 1992 yılında altı bavul belgeyle İngiltere’ye iltica etti. 1999 yılında iki cilt olarak yayınlanan Mitrokhin Arşivi, İngiltere, Yunanistan, Hindistan’da hükümetleri sarstı. O belgeler içinde Türkiye ile ilgili de bir sabotaj planı vardı. KGB, iki NATO üyesi Türkiye ve Yunanistan’ı karşı karşıya getirmek için 1969’da Selanik’teki Atatürk’ün evine tahrip gücü yüksek olmayan bir bomba atma planı yapmıştı. Ayrıntılı planda Atatürk’ün evinden “Vazo”, bombadan “Buket” diye bahsediliyordu.

Nabza göre şerbet

Seçimlerden sonra gerçekten tavır ve üslupta önemli bir değişiklik oldu. Batı ile ilişkiler normalleştirilmeye çalışıldı. Bunda ekonomik durumun vahameti ve ihtiyaç duyulan ciddi miktardaki sermaye akımının ancak Batıdan gelebileceğinin bilinci, sermayenin de Batı ile kavgalı bir ülkeye akmayacağı gerçeğinin rolü muhakkak ki olmuştur. Neticede bu sefer muhatapların duymak istediği şeyler söylenmeye başladı. İktidar ve temsilcileri muhataplarıyla görüşürken nabza göre şerbet dökmelerine karşın, muhataplarının bunu yapmadığına dikkat çekmekte fayda var.

Hollywood grevde, Venedik sönük

80. Venedik Film Festivali, dün gece dağıtılan ödüllerle sona erdi. Gelin, festivalden notlar, önemli anlar, kırmızı halıdan seçtiklerim ve kapanış gecesinde ödül kazananlara hep beraber bakalım.
- Advertisement -

Mesele Ayasofya değil, sen hala…

Karar gazetesi kültür sanat editörü Şule Demirtaş, Ayasofya’nın çok değerli bir sanat eseri olduğunu, ibadete açıldıktan sonra da korunması gerektiğini, çorap kokmaması gerektiğini, bir mabet olduğunu ancak Kabe, Kudüs gibi ilahi boyutu olan bir kutsal olmadığını yazdı. Normal şartlarda çok şaşırtıcı, Türkiye şartlarında oldukça olağan görülen bir biçimde yazı sonrası Şule Demirtaş linç edildi. Başörtüsü ona hatırlatıldı. Birilerinin işlerine geldiğinde başörtülü olmanız sizi dokunulmaz kılıyor, ters bir şey söylediğinizde ise en ağır ifadelerin muhatabı olabiliyorsunuz. Toplu taşımada başörtülü kadınlara “başını aç burası Türkiye” diye bağıran az gelişmiş türü kınayan kitle, başörtülü bir kadın diledikleri gibi konuşup, yazıp, davranmayınca küfürlerle, başörtülü kadınları hedef alabiliyor E sizin kınamaktan neredeyse hasta olduğunuz o saldırgan tipten farkınız ne?

En Son Çıkanlar