GÜNÜN YAZILARI

Kaderci kurbağa

Bütün yaşamı boyunca bir “kaderci kurbağa” olmama mücadelesi verir Benedict Anderson. Kaderci kurbağa, hayatı boyunca yarım bir Hindistan cevizi kabuğu altında yaşar. Bütün gördükleri, bütün düşüncesi, kabuğun altındaki hayatıyla sınırlıdır. Anderson ise kaderci kurbağanın tersine, kabuğunun altında büzülmez, kabuğunu kırar ve hiçbir yerde yerleşecek kadar uzun süre kalmaz. İlgi alanlarını sürekli genişletir, yeniler.

Aktarmasız direkt uçuş: Arda Güler zu Real Madrid

Lig’de 1181 dakikalık performansı bütün dünyaya onun bir dünya yıldızı olacağını göstermişti. Ama onu 9 yaşında görenler de benzer fikirlere sahiptiler. Masal gibi hikaye bir öğretmenle başlıyor, fedakar bir aileyle sürüyor, işini iyi bilen bir yetenek avcısıyla devam ediyor. Bu sene şampiyon olamasa da Fenerbahçe’nin de başını dik tutacak bu masalın başkahramanı Arda Güler…

Danimarka’ya Kürt halayı çektiren süper star: Tobias Rahim

Irkçılığa inat, Avrupa göçmenlerin yükselişine tanık oluyor. İngiltere, Hint kökenli Başbakan Rishi Sunak’ı, Hollanda bir Kürt kadının Başbakan olması ihtimalini konuşurken, Danimarkalı bir şarkıcı Kopenhag’da 78 bin kişiye “Serçe parmaklarınızı birbirinize kenetleyin ve dans edin” dedi ve Kürtçe halay çektirdi. Babası Konyalı bir Kürt, annesi Danimarkalı 33 yaşındaki Tobias Rahim, Danimarka müzik piyasasında bir fenomen, şarkıları liste başından inmiyor. Kendini gezgin bir serseri olarak tanıtıyor: “Benim neslim biraz Kibritçi Kız masalındaki küçük kız gibi. Dünya makyajını kaybetti ve çirkinleşti.”

CHP’de üç ihtimal

CHP’nin ilerlemesi ise, ancak toplumla kucaklaşma çizgisini derinleştirmekle olabilir. Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi, uzak durduğu kesimlerle yakınlaştırma çabası, bu çerçevede son derece büyük bir önem taşır. Ama görünen o ki, bu yeterli olmadı. CHP’nin tarihsel bagajı, bu konuda daha incelikli, daha derinlikli ve daha yoğun bir çabayı gerekli kılıyor.
- Advertisement -

Varolmanın hafifliğine mi ağırlığına mı dayanmak zor?

Kundera, istisnaları bir kenara bırakırsak, “doğal olarak”, kendine solcu, sosyalist ya da Marksist diyen birçok kişi tarafından pek de sıcak karşılanmadı ülkemizde. Bıçkın solcularımız hemen Kundera sevmeyi “bir nev’i” yasakladılar, severek okuyanları küçümseme yarışına girdiler. Zaten hemen sonrasındaki yıllarda, duvarın yıkılması, Sovyetlerin çöküşü vs de, tahmin edilebileceği gibi, onları hiç bağlamadı. Her zamanki gibi biz anlamak isteyenler takıldık kaldık bu konulara.

En Son Çıkanlar