Ana SayfaGÜNÜN YAZILARICHP’de üç ihtimal

CHP’de üç ihtimal

CHP’nin ilerlemesi ise, ancak toplumla kucaklaşma çizgisini derinleştirmekle olabilir. Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi, uzak durduğu kesimlerle yakınlaştırma çabası, bu çerçevede son derece büyük bir önem taşır. Ama görünen o ki, bu yeterli olmadı. CHP’nin tarihsel bagajı, bu konuda daha incelikli, daha derinlikli ve daha yoğun bir çabayı gerekli kılıyor.

Mayıs-2023 seçimlerinin ardından CHP’de değişim talebi yükselmeye devam ediyor. Değişimin bir mecburiyet olduğunu ve partide köklü bir değişim olmadan herhangi bir başarı kazanılamayacağını belirten aktörlerin sayısı artıyor.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bu talebi seslendirenlerin başında geliyor. Her beyanatında değişime değinen İmamoğlu, geçtiğimiz günlerde somut bir adım attı ve partide değişimi sağlamak amacıyla “İktidar İçin Değişim” adlı bir internet sitesi açtı. Bu adımın ne kadar doğru ve ne kadar tesirli olduğu/olacağı tartışılır.

Herhâlde İmamoğlu ve ekibi, halktan gelecek görüşlere açık olan bu site ile  değişim talebini görünü kılmayı, değişim talebinin yoğunluğunu, yönünü, en çok hangi kesimlerde/bölgelerde sahiplenildiğini anlamayı ve buna uygun bir hareket stratejisi hazırlamayı amaçlıyor.

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ise, değişim için kendini yollara vurmuş durumda. Bolu’dan Ankara’ya kadar yürüyen Özcan, doğrudan parti yönetimini ve bilhassa Kılıçdaroğlu’nu hedef alıyor. “Koltuk sevdalısı” olarak nitelediği Kılıçdaroğlu ile partinin bir adım ileri gidemeyeceğini belirtiyor ve kurultayda genel başkanlık için aday olacağını söylüyor. Özcan, işi, en son CHP Genel Merkezi’nin önünde Kılıçdaroğlu’na koltuk fırlatmaya kadar vardırdı.

Bir de “CHP’de İlke ve Demokrasi Hareketi” adı verilen bir oluşum var; bunlar da CHP’de “kurucu ideolojiye dönmeyi” savunuyorlar. CHP’nin başta laiklik olmak üzere birçok kurucu ilkeyi bertaraf ettiğini ve bir nevi yoldan çıktığını düşünen bu hareket, partinin düştüğü bu durumdan çıkmasının tek yolunun ancak CHP’nin kendini var eden kurucu değerlere sarılması olduğunu savunuyor ve “CHP’de bir devrim gerçekleşmeden Türkiye’de bir devrimin gerçekleşmesinin olanaklı olmadığını” iddia ediyor.

Elbette –genel başkan da dâhil- kadro yenilenmelidir; ama bunun da ötesinde CHP’nin bir siyasi yenilenmeye ihtiyacı var.

Hangi değişim?

Kılıçdaroğlu ve takımı ise, farklı yerlerden gelen bu değişim çağrılarına karşı iki yönlü bir tavır koyuyorlar: Bir yandan, değişim zaruriyetini kabulleniyorlar. Tarihi süreç içinde CHP’nin zaten birçok kez değişime uğradığını ve güncel şartların da bir değişimi gerektirdiğini ifade ediyorlar. Ve Genel Başkan’ın bu değişimin karşısında durmasının söz konusu olmayacağının altını çiziyorlar.

Ancak diğer yandan, değişimi kişilerden ziyade ilkeler ve felsefe üzerinden konuşulmasının daha doğru olacağını vurguluyorlar. Serbestiyet’e verdiği söyleşide Kılıçdaroğlu, “değişim” derken kastının bu olduğunu net bir dille ortaya koyuyor:

“CHP’nin yaklaşık 100 yıllık tarihi de büyük değişimlerin tarihidir. Son dönemde ortaya çıkan değişim tartışmalarına da bu çerçevede bakıyorum. Ancak bu değişim tartışmalarını kişiler üzerinden sürdürmek de doğru değil. Bu düşüncem kişilerin önemsiz olduğu anlamına gelmemeli. Kişiler elbette değişimin öncülüğünü yapar. Ancak kişilerden daha önemli olan, değişimin felsefesi ve amacıdır. “Değişim” tartışmalarını bu çerçevede ele almalı ve sürdürmeliyiz. Değişim tartışmasının öncüleri olan bizler, değişimin felsefesini ve amacını ortaya koymalıyız.” (https://serbestiyet.com/featured/ozel-roportaj-kilicdaroglu-chp-hic-kimseye-altin-tabak-icinde-genel-baskanligi-sunmaz-134133/)

Kılıçdaroğlu, değişimin kendi başına “iyi” bir şey olmadığını, bazı değişimlerin kişileri ve kurumları ileri götürürken bazı değişimlerin geri götürebileceğine dikkat çekiyor. CHP’deki bir değişimin partiye olumlu bir etkide bulunması için öncelikle “Hangi değişim?” sorusuna bir cevap üretilmesinin icap ettiğini vurguluyor.

CHP’nin ilerlemesi ise, ancak toplumla kucaklaşma çizgisini derinleştirmekle olabilir. Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi, uzak durduğu kesimlerle yakınlaştırma çabası, bu çerçevede son derece büyük bir önem taşır. Ama görünen o ki, bu yeterli olmadı. CHP’nin tarihsel bagajı, bu konuda daha incelikli, daha derinlikli ve daha yoğun bir çabayı gerekli kılıyor.

Kemalist altın çağ

Gerek değişim taraftarlarının ve gerek genel merkezin yapıp ettiklerine bakıldığında CHP’deki bir değişimin üç ihtimale gebe olduğu söylenebilir. Bir, CHP daha da geriye gidilebilir. İki, olduğu yerde kalabilir. Ve üç biraz ilerleyebilir. Şöyle ki:

1-Seçim yenilgisinden sonra, CHP’de eski güzel Kemalist günlere duyulan özlem nüksetti. Son yıllarda Altı Ok’tan yumuşama emarelerinin gösterilmesi, partinin Kemalist kanadında derin bir rahatsızlık yarattı. 2019 seçimlerinde elde edilen kısmi başarı, bu rahatsızlığın bir süre dışa yansımasını engelledi. Fakat 2023 seçimlerinden mağlup çıkılması, bu hoşnutsuzluğun yüksek perdeden seslendirilmesi için bir fırsat yarattı.

Nitekim CHP’ye yakın medyada ve sivil toplum organizasyonlarında, CHP’nin fabrika ayarlarına dönmesi manasında menfi bir radikalleşmenin taraftarı olan çok sayıda isim var. İhtimali düşük ama eğer “Kemalist Altın Çağ” anlatısına bel bağlayanlar, partiye egemen olursa, CHP asıl büyük kaybı o zaman yaşar. Çünkü bu anlatı, CHP’nin toplumla zaten zayıf olan bağını daha da zayıflatır ve parti – şeksiz şüphesiz-  bu günkü günlerini bile arar olur.

Makus talih

2- CHP’de kimi gruplar, sıkı Kemalistler gibi, eski ezberlere keskin bir geri dönüşe gönül indirmiyorlar. Kemalist umdelerle demokratik bir seçimi kazanma şanslarının olmadığını biliyorlar ve bu bağlamda bir değişimin bir değişimin zorunlu olduğunu teslim ediyorlar. Ama tabandan gelebilecek tepkilerden çekindiklerinden temel paradigmalara dokunmuyorlar, esaslı meselelerde alışılagelen çizginin dışına çıkmamaya özen gösteriyorlar. Ezcümle değişime karşı değiller ama bu değişimi mümkün mertebe yavaş ve kısıtlı bir alanda gerçekleştirmek istiyorlar.

Zannımca, parti içinde bu yaklaşımı galebe çalması hâlinde, CHP ne uzar ne kısalır. İleri gitmekten korkan, değişimi tetiklemekten imtina eden ve eldekini korumaya odaklanan bir düşünce, CHP’nin derdine derman olmaz. Sadece, bugüne kadar olduğu gibi, durumu idare eder. CHP, böyle bir düşünceyle bir seçimde bir puan artırır, ertesi seçimde bir puan eksiltir ama nihayetinde iktidara hep uzaktan bakmak zorunda kalır.

3- CHP’nin ilerlemesi ise, ancak toplumla kucaklaşma çizgisini derinleştirmekle olabilir. Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi, uzak durduğu kesimlerle yakınlaştırma çabası, bu çerçevede son derece büyük bir önem taşır. Ama görünen o ki, bu yeterli olmadı. CHP’nin tarihsel bagajı, bu konuda daha incelikli, daha derinlikli ve daha yoğun bir çabayı gerekli kılıyor.

Bu ise, salt kadroyu yenilemekle üstesinden gelinebilecek bir iş değil. Elbette –genel başkan da dâhil- kadro yenilenmelidir; ama bunun da ötesinde CHP’nin bir siyasi yenilenmeye ihtiyacı var. Zira geçmişle okkalı bir şekilde yüzleşmeyi ve geleceğe dair yeni bir öyküyü ihtiva eden bir yeni siyaset üretmedikçe CHP’nin makûs talihini yenmesi mümkün olmayacak.

- Advertisment -