Büyükelçiler Konferansı’nda hiç yeri olmayan bazı bakanların faaliyetlerini saatlerce anlattıklarını hatırlarım. Sanırım burada rekor, Ulaştırma Bakanı’nın tam 2,5 saat süren bir takdimi olmuştu. Bu sene yabancı konuk davet edilmediğini, yerli bakanların katılımının ise bir yuvarlak masayla sınırlı tutulduğunu anlıyorum. Her halükarda bu adetten vazgeçilmesi her bakımdan iyi olmuştur. O sayede, Konferansın süresi kısaltılmış, önemli bir tasarruf sağlanmıştır. Gelelim içeriğe. Ukrayna savaşı konusunda Cumhurbaşkanı ile Dışişleri Bakanının konuşmaları arasındaki fark dikkat çekicidir. Bakan taraf tutmazken, Cumhurbaşkanı Rus diktatör Putin’in tahıl krizindeki tezine yine destek verdi. Yabancı gözlemcilerin bu farkı görmüş olmaları muhtemeldir.
Seçimlerden sonra zaman zaman kendimi büyük bir ‘doğru’yu yanlış pratikleriyle heder eden muhalefet liderliklerine (sadece Kılıçdaroğlu değil) sinir olurken buluyorum. Yine böyle bir ruh halindeyken ve onların bile savunamaz hale geldiği ‘doğru’larını savunmak amacıyla bir yazı yazmaya karar verdiğim bir sırada karşıma aşağı yukarı söylemek istediğim her şeyi söyleyen bir yazı çıktı.
Her iki tarafın da güçlü ve zayıf yönleri var. Ancak benim kişisel görüşüm, bu dövüşü Musk'ın kazanacağı yönünde. Çünkü Musk daha cesur, daha riskli ve daha yaratıcı bir kişi. Bu da ona sürpriz hamleler yapma imkanı verir. Zuckerberg ise daha temkinli, daha hesaplı ve daha geleneksel bir kişi. Bu da onu daha tahmin edilebilir yapar.
Tanıl Bora, yaklaşık 600 sayfalık Demirel adlı eserinde; bir yandan Demirel’in 1924’te başlayıp 2015’te sona eren serüvenini gözler önüne sererken, diğer yandan da bize Türkiye’nin bir asırlık hikâyesini, bu hikâyede rol alan belli başlı aktörleri, siyasetteki değişim ve süreklilik noktalarını sunuyor.
Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, Fatih Altaylı’nın Youtube kanalına çıktı. Sakin bir şekilde Yahudilerin kanlı ayin yaptığını (doğru değil), bunun Osmanlı döneminde de yapıldığını (doğru değil) ve Garipoğlu ailesinin Yahudi olduğunu (doğru değil) açıkladı. Tepkiler üzerine de kendini “mahkemenin üzerinde durduğu senaryoları anlatıyorum. Mayasız ayini de bu gerekçelerden biri. Bu duruşma tutanaklarına ve gerekçeye yansıyan bir durum, benim görüşüm değil’ diyerek açıklamaya çalıştı. Ortaçağ Avrupası’nda yayılan bu komploya göre Yahudiler Pesah bayramında Hristiyan çocukları kaçırıp kanlarıyla mayasız ekmek olan matsa yapıyorlardı. Bu asılsız komplo yüzyıllarca devam etti, birçok masum Yahudi’nin cinayetle suçlanmasına ve asılmasına sebep oldu. Eğer Altaylı ve Epözdemir’in iddiaları doğruysa (ki yine de komplo yaymaktan kaçınabilirlerdi) hangi mahkeme, hakim, savcı ve polis yetkililerinin tarihin en eski ve en absürt antisemit komplolarından birini ciddiye aldığını bilmek kamuoyunun hakkıdır.