2008’de AK Parti başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılması için Meclis’e Anayasa değişikliği teklifi verdiğinde, başörtülülerde hayal kırıklığı yaratan bir gelişme oldu; bazı aydınların öncülüğünde ‘şartlı evet’ kampanyası başlatıldı: Sadece başörtüsü yasağının kaldırılması kabul edilemezdi, yanısıra YÖK ve başka yasaklar da kaldırılmalıydı. Geldik 2022’ye; bu defa da Erdoğan “Yalnız başörtüsü olmaz, yanına aileyi, LGBT’yi de koyacağım, bu gollük pası kaçırmam” diyor. Bakalım başörtülüler, Meclis’te yüzde 100’e yakın bir oyla geçecek Anayasa değişikliği fırsatını ‘gollük pas’ uğruna tepmeye hazırlanan Erdoğan’a ne diyecek?
Ukrayna savaşı yine beklenenin aksine AB ülkeleri arasında en azından şimdilik görüş ayrılıklarının ortak tutum alınmasını engelleyecek boyutlara gelmediğini göstermektedir… Avrupa’da doğal gaz fiyatlarının bir yıl içinde 10 kat arttığı hesaplanmaktadır. Buna ve Rusya’dan yapılan ithalat toplam ithalatın %41’i iken şimdi %9’a inmiş olmasına rağmen, bazılarının iddiasının aksine Avrupa bu yıl üşümeyecektir.
Türkiye’nin göçmenleri ve göçmenliği hararetle konuştuğu şu zamanlarda iki Netflix dizisi Mo ve Soil, kalpleri yumuşatırken, hayatın çeşitliliği ve eğlencesini hatırlatıyor. Bir de sıradan insanların büyük dertleri üzerinde düşündürüyor: Belçika’da ölen bir Faslı orada mı yoksa ülkesinde mi gömülmeli?
Seçimler sonrasında Cumhurbaşkanı ve parlamento çoğunluğunun farklı partilerden veya ittifaklardan olması halinde TBMM genel bir siyasi tercih olarak Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle aynı konularda kanun çıkarma yolunu büyük olasılıkla tercih edecektir. Böylelikle Cumhurbaşkanı’nın ilk elden düzenlemelerinin ve ilk elden düzenleyeceği alanların olabildiğince sınırlı tutulması bilinçli bir tercih olarak karşımıza çıkacaktır. Bu durumlarda Cumhurbaşkanı, kararnamelerini hükümsüz hale getirecek kanunları veto etmeyi tercih edebilir. Ancak TBMM’nin, geri gönderilen kanunları üye tamsayısının salt çoğunluğuyla aynen kabul etmesi durumunda, Cumhurbaşkanı geri gönderilen kanunları bir daha geri gönderememekte, yayımlamak zorunda kalmaktadır.
Ekranımdaki filmatik kraliyetleri en çok o tahtlara kurulan kralla kraliçenin huzuruna çıkanları “Çekilebilirsiniz”, “Alın götürün bunu…” gibi birçok anlama gelen, kulu farklı akıbetlere sürükleyebilen baş ve orta parmak işaretiyle hatırlıyorum. Dışarıya doğru hafifçe kıpırdatılan, her kıvamda “Çek git” diyen iki parmak, kibrin, yeninden gözüken zulmün, tehdidin tarihi sembolü… O yüzden krallık ihtirasını, otoriteyi ellerinden, el dilinden, hatta kaldırdığı tek parmağından bile tanıyoruz.