“Sahnede 90’lar” başlıklı sergi SALT Beyoğlu'nda açıldı, 12 Şubat tarihine kadar izlenebilecek. Sergi, dönemin karanlık havası ile sivil toplumun dinamizminin tam bir tezat oluşturduğu bu ilginç tarihsel aralığı konu alıyor. Sergiyi gezdikten sonra zihinlerde ister istemez şu soru beliriyor: Peki sonrasında ne oldu? Bu çığır açıcı “90’lar Akımı” neden kalıcı olamadı? Sonrasında ne olduğunu anlayabilmek için devletle sivil toplum ilişkilerinin nasıl dönüştüğüne bakılabilir.
İçişleri Bakanlığı, illerde görevli en üst rütbeli jandarma subayının o ildeki TSK/MSB mensubu subay/generale ya eş rütbeli ya da daha üst rütbeli olmasına yönelik bir atama ve terfi politikası izliyor son yıllarda. Bu durum, İçişleri’nin Jandarma üzerinden TSK’yla girdiği bir statü yarışının ürünü olsa gerek. 30 Ağustos’ta Tokat’ta vali ile garnizon komutanı arasındaki tartışma bu tercihle yakından ilgili.
Doğup büyüdüğüm topraklarda. İstanbul’dan fırtına ve yağmur haberleri gelirken, burada Akdeniz’ın ılık sularında insanlar denizin keyfini çıkarıyor. Bu şehir insana umut aşılayacak kadar dinamik ve canlı. Çok farklı kültürlerin, geleneklerin, milliyetlerin barış içinde yaşadığı bir huzur kenti. Lojistik Fuarı’ndayız. Başarılı genç iş insanı dostumuz Latif Şimşek’in davetiyle geldiğimiz kentte önce Lojistik Fuarı’nı ziyaret ettik. Bir aile mesleği olan lojistik alanına yenilikler yaparak katkıda bulunmak isteyen Latif, bu fuara Türkiye’nin en hafif tankerini üretmenin heyecanıyla katılıyordu. “LTF Treyler” firması da onun yeni atılımlarındandı.
PKK’nin şiddeti, devletin elindeki bir İsviçre çakısı gibi, birçok işe yarıyor. Devlet bunu, bütün bir toplumu baskılayan ve itiraz seslerini kesen bir susturucu olarak kullanıyor. Peki devlet, kendisine bu kadar büyük bir alan ve yapıp-ettiklerine meşruiyet sağlayan PKK’nin silahından rahatsızlık duyuyor mu ya da çekiniyor mu? Zannetmiyorum. Aksine devleti endişeye sevk eden bir şey varsa, o da silah ve şiddet değil, sivil ve demokratik siyasettir.
Yunanistan ile masaya oturma keyfiyeti reddedildi, ancak yaz boyunca aralıklarla da olsa havada it dalaşları, füze kilitlemeleri filan gibi krizler de kesildi. Öyle anlaşılıyor ki en azından Yunanistan’ı haklı veya haksız rahatsız eden uçuşlara ara verildi. Aynı şekilde büyük bir maliyetle tedarik edilen ve nedense adı “Abdülhamit Han” olan araştırma gemisinin bazılarının duydukları hayal kırıklığına rağmen en azından bu mevsim boyunca tartışmalı Doğu Akdeniz sularına gönderilmediği anlaşılmaktadır.