Bugünün genç kadınları, hem sosyal hem de iktisadi açılardan, annelerinin hayal bile edemeyeceği şartlara sahipler. Anneleri de büyükannelerine kıyasla daha iyi durumdaydı ama o iki nesil arasındaki fark, son elli yılda gerçekleşen farkın yanında hata payından ibaret sayılabilir.
HDP, Demirtaş’ın zaman zaman partisiyle zıtlık arz eden çıkışları konusunda kamuoyu önünde herhangi bir rahatsızlık dile getirmiyor. Demirtaş’ın HDP’den, HDP’nin de Demirtaş’tan ayrı düşünmediği belirtiliyor. Parti sözcüleri de, Demirtaş’ın hakkını ve hukukunu savunmaktan taviz vermiyor. Ancak, görebildiğim kadarıyla, Demirtaş’ın konuşma iştahı HDP’de bazı sıkıntılara yol açıyor. Bu sürecin, Demirtaş için yeni bir liderlik testi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Tahran ya da New York sokaklarında ya da İran’ın hapishanelerinde başörtülerini çıkartarak, “özgürlük istiyoruz” diyerek, üstlerindeki baskıları protesto ediyorlar. Videolar yayınlıyor, bildiriler okuyor, hatta metrolarda dans ediyorlar. İnsan hakları örgütü HRANA’ya göre, İran hapishanelerinde, 35 siyasi tutuklu kadın bulunuyor.
2009 ekiminde, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte, Paris’te düzenlenen Türkiye haftası kapsamında bir grup yazar ve milletvekili, Fransa'ya gitmiştik. Özdenören’le o gezide tanıştık, sohbetler yapma imkanı bulduk. Paris dönüşü haberleşmeyi sürdürdük. Farklı dünya görüşlerinin insanlarıydık ama iyi bir iletişim kurmuştuk.
Çözüm sürecinde silahların kısmi olsa da devre dışına çıkması HDP’nin siyaset sahasını genişletmiş ve 7 Haziran 2015’te partiye tarihindeki en büyük seçim zaferini getirmişti. Fakat 7 Haziran’dan sonra PKK şehirlerde hendekler kazmaya başlamış ve çatışma süreci tekrardan alevlenmişti. HDP bu kritik kavşakta siyaseti savunma adına gerekli ve yeterli tepkiyi koyamayınca, partiyi çok daha ilerilere taşıması muhtemel dalga dinmiş ve parti siyasi bir tıkanıklık dönemine girmişti. Demirtaş’ın son günlerde sıklaşan açıklamaları, bu tıkanıklığı aşma ve bir çıkış yolu bulma arayışı olarak okunabilir.