Gazetecilerin önüne gelen enformasyonun bazısı doğru olamayacak kadar ‘uçuk’tur. Böyle haberler gazeteciye adeta “dikkat et, mahçup olabilirsin” diye bağırır fakat bazen gazeteci yine de onu dinlemez. Bu türden vahim hatalar, gündeme damga vuracak büyük bir haberin altına imza atacak olmanın yarattığı mesleki-insani coşkuyla ‘kuşkuyu asla elden bırakmama’ düsturu arasındaki mücadeleyi birincinin kazanması sonucunda ortaya çıkıyor. Hele bir de ‘normal’ gazeteci değilseniz, işinizi iktidarı sevindirecek ya da üzmeyecek haberler vermek olarak algılıyorsanız, tuzağa düşme ihtimaliniz daha da büyür.
Muhalefet, iktisadi krizin olduğu, hukuki güvenliğin ortadan kalktığı ve özgürlüklerin berhava edildiği bir ortamda, iktidarın kaçınılmaz bir yenilgiye uğrayacağına ve kendisinin de doğal olarak seçimi kazacağına inanıyor. Bu da bir rehavete neden oluyor, muhalefetin Kürtlere dönük bir dil geliştirmesini engelliyor. Erken zafer havası, temelsiz bir özgüven ve can sıkıcı bir duyarsızlık gibi pek de tekin olmayan duygular, muhalefeti iktidardan daha fazla hırpalayabilir. O duygularla bugünden yüzleşmek lazım, yoksa yarın çok geç olabilir!
Önce “‘Koşullar’ ile ‘özgür irade’ arasında”yı (25 Haziran), ardından “Zeitgeist”ı yazmıştım (2 Temmuz 2022). Tarihçinin, bir yandan geçmiş kuşak, olay ve süreçleri içerden anlama sorumluluğu ile diğer yandan, bir insan, bir vatandaş, bir dünyalı olarak aynı olay ve süreçlere ilişkin kendi vicdanî, ahlâki kanaatlerini koruma hakkı arasındaki ilişkiyi, belki çelişkiyi, kendi kendime uyguluyor; faraza elli yıl önceki halimi hem anlamaya hem yargılamaya çalışıyordum.
Daha önce bürokrat. Muhalif. Sonra sürgün. Uzun yıllar yurt dışında geçen bir hayat… Dili olağanüstü ustalıklı kullanmış ve belki birçok yönüyle hâlâ yeterince keşfedilmemiş çok özel bir edebiyatçı. Anıların bir bölümünde, tanık olduğu bir cinayeti anlatıyor. Öldürülen, o dönemin padişahı olan II. Abdülhamid’in sadrazamı Halil Rıfat Paşa’nın oğlu. Gerisini Refik Halid’ten dinleyelim.
İktidarın mutlak gücünü artırmayı ve sivil-siyasi muhalefeti elden geldiğince etkisizleştirmeyi amaçlayan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, son derce eklektik bir yapıya dayanıyor. Hemen her sistemde iktidara yarayan hangi unsur varsa, bu unsurların seçilip sisteme monte edildiği görülüyor. Bütün yetkiler tek bir odakta, cumhurbaşkanında toplanıyor. Sistemde cumhurbaşkanını sınırlayacak herhangi bir denge ve denetleme mekanizması bulunmuyor.