İktidar destekleyen bazı kanaat önderlerinde, bazı kalem erbabında tarihe dönük yakın bir alaka var bu aralar. Lakin tarihi kullanma biçimleri büyük bir problemle malûl: İktidara arka çıkmak için geçmişi eşeliyorlar ama nedense dönüp şimdiye bakmıyorlar. İktidara meşruluk üretmek için tarih içinde var güçleriyle geziniyorlar ama içinde bulunulan zamanla ilgilenmeye tenezzül etmiyorlar. Geçmişteki mağduriyetleri elden geldiğince duyuruyorlar ama bugünkü mağduriyetlere kör ve sağırlar.
14 Mayıs 1950’de tek parti rejimine hayır diyerek demokrasinin kapısını açan bu toplum, 14 Mayıs 2023’de sonu tek parti rejimine çıkacak bir yola Türkiye’yi sokup sokmayacağına da karar verecek. Bunun olmaması için ihtiyacımız olan şey ise sadece beş dakika… Türkiye’nin beş dakikalığına bile olsa bir iktidar değişikliğine ihtiyacı var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iyi ki 14 Mayıs’ı seçmiş genel seçimler için. Beklenmedik, kastedilmemiş, planlanmamış sonuçlar yasası. Herhalde hiç ummadığı paralellikler giderek çoğalıyor. 1950’de ve 2023’te Türkiye’nin nasıl bir demokratik geçiş yaşadığı, giderek netlik kazanıyor.
Seçimleri izlemek için ülkemize gelen Avrupalı bir gazeteciyle Pazar günü yaptığım görüşmede, Sayın Kılıçdaroğlu’nun demecinin Economist dergisinde yayınlanan makalesinden çok farklı olduğunu, Çin ile ilişkiler için kullandığı ifadelerin gerçek görüşleri hakkında tereddüt uyandırdığını söyledi. Ben de kendi tecrübelerime dayanarak siyasilerin gerçek görüşlerinin genelde başkaları tarafından yazılmış olan metinlerde değil, ağzından çıkan sözlerde yer aldığını, bu bakımdan Sayın Kılıçdaroğlu’nun pek gerçekçi bulmadığım demecindeki görüşlerin iktidara gelmesi halinde değişeceğini ümit ettiğim cevabını verdim.
Aday gösterildiğinden bu yana Kılıçdaroğlu’nun “kazanacak aday” olmadığına işaret eden her özellik, propaganda ile değişerek Kılıçdaroğlu’nun hanesine artı bir olarak yazıldı. Kılıçdaroğlu’nun mahallenin bıçkın delikanlısı gibi davranmaması bir problem olarak görülüyordu. Fakat an itibarıyla Kılıçdaroğlu’nun mutedil propaganda tarzının ülke için ne kadar zaruri olduğu konusunda farkındalık oluştu ve farklı bir propaganda ve politik tarz imkanının varlığı Türkiye kamuoyuna gösterildi. Erdoğan ve idaresi, ülkeyi soktukları halin imkanları dahilinde propaganda yapmaktadır. Tüm gösterilere rağmen somutlaşamayan bu soyut propaganda, halka kemirmesi için tarihi hikayeler, kadim düşmanlıklar, savaş gemileri, insansız savaş araçları ve en önemlisi Erdoğan’ı vadetmektedir.