Bahçeli’nin grup toplantısında hakkının aranmasından rahatsız olduğu Osman, tabii ki Osman Kavala’ydı. Yani Gezi olaylarında mevcut hükümeti yıkmaya çalışmak suçlamasıyla hakkında müebbet hapis cezası verilen Osman Kavala yerine, 99 yıl önce Meclis soruşturması sonucunda bir milletvekilinin öldürülmesinden sorumlu tutulmuş, buna kızıp Atatürk’ün yaşadığı Çankaya Köşkü’nü basıp, içeriyi talan etmiş, askerle çatışmış ve bir eri şehit etmiş bir eski çete reisinin hakkı aranmalı.
Meseleleri bağırmakla halledemeyiz. Ciddiye alınmamız için kararlılıkla hukuki yollara başvurmalıyız. Biz bağırdıkça tehdit ediliyoruz kampanyası yaparlar. “Revizyonist“ ülke görüntüsü vermemeliyiz. Haklı iken haksız görünürüz. Bilmem anlatabildim mi? Konuları canlı tutmanın ve zaman içinde netice almanın yolu budur diye düşünürüm.
Önümüzdeki iki hafta bir hayli heyecanlı geçecektir. Türkiye tarafında bir hareketlenme olmazsa, İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’nin itirazlarına rağmen NATO’ya dahil edilmesi formülleri aranacaktır. 29-30 Haziran tarihindeki zirve öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumu merak konusudur.
Ölümle arandaki buğulu cam onu her an “görmeni”, iliklerine kadar hissetmeni, hayatının tüm okumalarını ölümlü olma bilgisi üzerinden yapmanı önleyebiliyor. Yanı başında cami, kabristan yoksa seni her sabah uyandıran cep telefonu alarmı, “Her fani ölümü tadacaktır, sen de öleceksin” diye seslenmiyor yani. O sayede ömrünün önemli bir bölümü “Henüz çok erken”le geçiyor, son dilimleri de “Az daha zaman var moruk”la...
89 yaşında bile hala Türkiye’nin dertleriyle dertlenmeye devam eden Tarhan Bey’in saçları 1973 yılında henüz 40 yaşındayken mühendis olarak görev yaptığı Şişecam fabrikasında yangın çıkınca bir gecede üzüntüden ağarmıştı ama o Türkiye’nin sayıları her dönem az olmuş aksaçlı gerçek akil insanlarından biriydi. Onun gibi insanlara en çok ihtiyaç duyacağımız kritik bir yıla girerken aramızdan ayrıldı.