Tüm yıpranmışlığına rağmen bugün yapılacak ikinci tur öncesi Lula bir adım önde gözüküyor. İlk turu kazanan Lula büyük oranda Bolsonaro karşıtlığından beslenirken, Bolsonaro da Lula ve İşçi Partisi’nin iktidara dönmesini istemeyen seçmenleri kazanmaya yönelik negatif bir kampanya yürütüyor. Bolsonaro destekçilerinin parlamento ve eyalet seçimlerinde gösterdiği performansa baktığımızda Lula başkanlık seçimini kazansa bile ülkeyi istediği gibi yönetmesi oldukça zor. Brezilya’da aşırı sağ Lula kazansa da kaybetse de kalıcı olacak gibi gözüküyor. Nasıl ki Lula 1980’lerden beri Brezilya siyasetinin bir parçasıysa Bolsonaro hareketi de önümüzdeki yıllarda ciddiye alınması gereken bir siyasi aktör olmaya devam edecek.
İnsan olmak ne demektir sorusunu sormamızın bir diğer nedeni de açık ki hayatın salt karın doyurmak ve başını sokacak bir yer bulmaktan, çoğalıp yeni nesiller yetiştirmekten ibaret olmamasıdır. Öyle olsa hiçbir sorun olmayacaktı belki de. Bütün bunlar bir son değil başlangıçtır çünkü. İnsan, bütün bunları bu soruyu sormak için gerekli şartları sağlamış olmak için yapar. Sonrasında bu soruyu sorar ya da sormaz.
Bir zamanlar Almanya’da “bir göz” odada yaşayarak para kazanmış olan Bekir (Yılmaz Erdoğan) artık köyüne geri dönmüştür. Köyün uzak bir köşesinde kocaman bir arazide karısı Havva (Funda Eryiğit) ve üç çocuğu ile yaşamaktadır. Kendi kimsesizliğinden dem vurup öksüz ve yetim bir çocuk olan Cemil’i de aileye büyük bir şefkatle kabul eder, çocuklarına “artık dört kardeşsiniz” der.
İngiltere’de ve Türkiye de dahil dünyanın birçok yerinde Sunak’ın bugün oturduğu Başbakanlık koltuğuna “heteroseksüel zengin bir erkek” olarak konduğunu dile getiren tezler dolaşımda. Halbuki çokkültürcülük zaferini tam da burada ilan ediyor: Dile getirilen tartışmalarda etnik vurgular ve milliyetçi sanrılar neredeyse hiç yok.
Bağımsızlık, zarafet, kedi, müthiş bir üçleme… Ulus Baker zarafetin “bakış açısının işe yaradığı, anlamamızda işe yaradığı şeylerden birisi” olduğunu vurguluyor: “Hayvanların insanlardan çok daha zarif yönleri var. Bir kedinin atlayışını düşünün… Bunlardaki çok özel zarafet sanata her zaman kaynaklık etmiş bir doğa zarafeti”. Onlarda “başka bir dünya”nın estetiği, zarafeti, mânâsı gizli. Başka dünyaları anlamak, kabullenmek, sevmek, farklardan hoşlanmak için de hayvanlara, kedilere ihtiyacımız var. Enis Batur’un yazdığı gibi “Kralların yaşadığı ülkelerde, insanların kedilerden öğrenebilecekleri bir şey var” aynı zamanda.