“Normal koşullarda” inançlara saygıdan ziyade ifade özgürlüğünün önemsenmesi gerektiğini düşünürdüm. Fakat Batı’nın ırkçılık, İslamofobi ve işçi düşmanı koşullarında geçerli değil bu yaklaşım. Burada sorun saygısızlık değil çünkü, ırkçılık ve faşizm. Kur’an yakanlar İslam hakkında bir görüş ifade etmek için değil, örgütlenmek için, seferber olmak ve yarınki silahlı saldırılara ortam hazırlamak için yakıyor kitabı. Kısacası, İsveç hükümeti Kur’an’ı yaktırtmamalı, Paludan’ı tutuklamalıydı.
İki eski cumhurbaşkanı ve bir de eski başbakan ile sohbet ettik bu konuyla ilgili. Doğrudan sorduk; “Erdoğan yeniden seçilmek için ilhak kartını masaya sürebilir mi?” Cumhurbaşkanları “yapamaz” modunda ve hatta “zarar da görebilir” diyorlar. Türkiye seçmenine yönelik olarak “başka ülkelerin KKTC’yi tanımalarını sağlıyoruz” kartının daha etkili olabileceğini belirtiyorlar. Eski başbakan ise biraz daha karamsar; “seçilmek için her şeyi yapabilir” diyor.
Bu kadar çok suçun ve suçlunun yolu bir partide buluşabilir mi? Buluşursa o Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı köşesinde oturabilir mi? Bu savcılığın gözü HDP’den başkalarını görmez mi? Eğer hâlâ bir soruşturma açmadıysanız görevinizi ihmal etmektesiniz, bilesiniz.
Zorbanın biri, sokak ortasında küçük bir çocuğu yakalamış, sille tokat dövüyor. Gelen geçen dayanamıyor bu gaddarlığa. Yapma, etme diyenler oluyor. Kabahati onlara buluyor. Bak şimdi! Dayak özgürlüğümün engellenmesi benim için yeni bir tehlikedir diyor. Daha beter girişiyor. Toplananlardan bazıları aralarına giriyor. Çocuğun önüne geçiyor, kendilerini siper ediyorlar. Bu sefer, affetmemi zorlaştırıyorsunuz diye bağırıyor. Nihayet elini kolunu tutmaya kalkıyorlar. Provokasyon diye yeri göğü inletmeye koyuluyor.
Teknolojinin, iletişim araçlarının gelişmesinin en çok etkilediği alanlardan biri, basılı gazetecilik. Eski usul habercilik, artık mümkün değil. Haber, anında meraklısına ulaşıyor, bir gün sonra bayiden alınan gazetedeki gündemin farklı olması gerekiyor. Türkiye’nin birçok yerine geçmişte iki üç gün sonra ulaşan gazetelerin yolunu artık bekleyen yok. Bizim köydeki Hasan, Amerika’daki kızını, torununu sabah kahvaltısında görüntülü olarak telefonuyla görebiliyor.