Önce ilk derece mahkemesi, ardından istinaf, ardından -koşulları varsa- Yargıtay ve son olarak AYM’den çıkan kararlardan sonra dahi adil yargılamayı beceremeyebiliyoruz! Çünkü AİHM’den hâlâ ihlal kararları çıkıyor. Bu nedenle insan haklarını sıkça ihlal eden ülke statüsüne giriyoruz. Neticede adil yargılanma hakkını ihlal konusunda bazen Rusya bazen de eski Doğu Bloku ülkeleriyle yarışıyoruz.
Toplumun bir beşte biri var ki, “olmasaydın olmazdık” diyebiliyorlar Atatürk için. Atatürk onlara göre benzersiz, kimse ile kıyas kabul etmeyecek biri. Bir üçte biri de var ki, “aha sizin Atatürk’ünüz varsa bizim de Erdoğan’ımız var” diyebilmek için sürükleniyorlar Erdoğan’ın peşinden.
1960’lı yılların bir başka görüntüsü de sosyalist ülkelerin bu direnişlere arka çıkması, destek vermesiydi. Çin ve Sovyetler Birliği başta olmak üzere sosyalist dünya, ABD’nin yenilgiye uğratılmasında etkin bir rol oynadı. Vietnam direnişi dünyadaki dengeleri değiştirdi, sosyalizme büyük bir sempati duyulmasına yol açtı. Dünya sosyalistleri de bu direnişe kendi ülkelerinden destek verdi. Türkiye’de de Vietnam direnişi kitleler tarafından desteklendi.
Eserleri arasında hangisi Akar’ın magnum opus’u? Cevabı, TSK’nın yeniden yapılandırılması ve dönüştürülmesi sürecinde oynadığı “organikleştirici” rolde aramalıyız. “Organikleştirici” derken Erdoğan’ın ve AKP’nin TSK’ya ilişkin politik tasavvurlarının dışavurumu olan yasal düzenlemelerin TSK’nın habitus’unun kendine özgü diline tercüme edilmesi, ona yedirilmesi ve orada gerçek bir yaşam alanı bulmasının sağlanmasını kastediyorum.
Siyaset, “niyet edilmemiş sonuçlar”ın cirit attığı bir alan. Ne kadar usta olursanız olun etkileşimlerin yaratacağı yönü, doğacak sonuçları tayin edemezsiniz. Çünkü insanların iradesi var ve bu, ne kadar yetkin olursa olsun tek merkezden belirlenebilir bir şey değil. Siyasetin bu altın kuralını ezip geçeceğini düşünenler kimler ve seçimde onları ne bekliyor?