İYİ Parti’nin yönetici çekirdeği, ülkücülerden oluşuyor. Akşener’in, onlardan gelebilecek tepkilerin önünü kesmek amacıyla bir çıkış yapması normal. Akşener, görebildiğimiz kadarıyla, merkez sağ seçmeni de kaçırmak istemiyor ve CHP ile ittifakı ayakta tutuyor. Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesinde Akşener ne oranda belirleyici olabilir? Şu bir gerçek: Akşener’in Kılıçdaroğlu’nu reddettiği an, ittifak çökebilir.
Bugün 3Y, yaratıcı yeni modellerle çeşitlendi, derinleşti ve yukarıdan aşağı neredeyse bütün devlet kurumlarına iyice yayıldı. Anlayacağınız, ‘Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklar’la mücadele sözünün verildiği köprünün altından çok sular aktı. Bu, toplumsal vicdanda bir yara ve adil bir yargı süreci yaşanıp adalet tecelli etmedikçe, bu yaranın kanamaya devam edeceği belli. Muhalefet, iktidara gelmesi durumunda bu konuyu nasıl ele alacağını belirlemeli ve topluma duyurmalıdır.
Son yıllarda yapılan sayısız bilimsel araştırma, gerçeğin ne olduğunun insanların kararlarını —dolayısıyla koordinatlarını— gözden geçirmelerine yetmediğine işaret ediyor. Bu araştırmaları yapanların araştırmalarının sonuçlarını dile getirirken sözünü ettikleri gerçek ne menem bir şey, bir fikrim yok. Benim için gerçek, insanların böyle oldukları, yani oldukları gibi oldukları.
Bir merkez partisinin asla yapmaması gereken şey bir toplumsal kesimi toptan dışlamaktır. Merkezde oturmak isteyenlerin, köprüleri atmak gibi bir lüksleri yoktur. Bir toplumsal kesimi bütünüyle damgalamak, onunla veya onun temsilcileriyle ilişki kurulmasını otomatikman gayri-meşru saymak, merkezdeki bir siyasetçinin tarzı olamaz. İyi Partililerin hâlihazırda tuttukları yol onları merkeze götürmez; Kürtleri görünmez kılarak veya ötekileştirilmelerine taş taşıyarak merkez inşa edilmez.
Umutlu olmak güzel bir şey ama muhalefet aktörlerinde ve muhalefet tabanında belirgin bir ‘aydınlanma’ yaşanmaz ise, adım adım Haziran sonrası bir erken seçime doğru ilerliyoruz. Bir sonraki seçimin epey farklı aktörlerle yapılma ihtimaline şimdiden kendinizi alıştırın. Türkiye rejimin köklerinden gelen ‘sahici ve kalıcı’ vasatlığı bir ideolojik ve siyasi tercih olarak önünde bulacak ve muhtemelen kendini içinde garip hissetmeyeceği bu yeni döneme, pek de fark etmeden, hızla uyum sağlayacak.