“Hükümet istifa” diyemeyeceksiniz hiçbir şey söyleyemezsiniz. Hatta “Hükümet istifa” sözünden bir suç, bir güvenlik sorunu çıkartmak ve bunu söyleyenlerin üzerine mafyayı ve polisi sürmek, sıfır noktasından bile daha geri bir noktaya tekabül ediyor. Eksilerdeyiz artık! O kayayı yeniden yukarı taşımak zorundayız. Türkiye’de yaşamak, Sisifos’un kaderiyle lanetlenmek gibi!
1989'dan 2023'e 34 yıldır aynı siyasi/idari kadroların yönettiği Maraş'ı depremle birlikte kim siyasetçi, kim müteahhit karışmış düzen yıktı. Geriye enkazlar ve caddelere, okullara verilmiş o isimler kaldı.
Şu ölçüye güvenin: Beka (varlık-yokluk) sorunu yaşamanın, yani sizi yok etmek isteyen bir düşmanla karşı karşıya olma durumunun en temel duygusu, hasmınızın ‘mutlak kötü’ olduğudur. ‘Mutlak kötü’den yardım istenmez. Peki, yıllar boyunca ülkenizi boğmak, bağımsızlığınızı yok etmek için yanıp tutuşan ülkelerden söz ettikten sonra, başınıza gelen bir felaketin ardından onları yardıma çağırırsanız? İşte o zaman o âna kadar ‘beka sorunu’na dair söylediğiniz her şeyin palavra olduğu çıkar ortaya.
Kahramanmaraş’ta aceleyle yeni bir bölgeyi imara açmaya karar vermişler. Toplantıya katılan jeoloji mühendisleri, inşaat mühendisleri o yerin uygun olmadığını belirtip itiraz etmişler. Dinleyen olmamış. Mühendisler, şehrin ovaya değil dağa doğru geliştirilmesini savunuyor.
Kızılay büyük ölçüde bağışlarla yaşar. Bağışçılar, bağışlarını Kızılay afet sırasında çadır satsın diye yapmaz! Kızılay’ın faaliyetlerini belirleyen tüzüğün hemen başında şöyle bir cümle bulunuyor: “Varlığı zamanla sınırlı olmayan TÜRKİYE KIZILAY DERNEĞİ Türkiye Cumhurbaşkanı'nın yüksek himayeleri altındadır…” Cumhurbaşkanı bu cümleden ne anlıyorsa onu yapmalıdır.