GÜNÜN YAZILARI

İngiltere’de siyaset, Türkiye’de siyaset

Birleşik Krallık gibi bir ülkede lider, başında olduğu partinin mutlak ve tek sahibi değildir; o sadece ve sadece seçim bölgelerinde parti üyeleri tarafından aday gösterilen ve halk tarafından seçilen milletvekillerinin iradesi ile ayakta durabilir. Milletvekilleri de liderin başkanlığında girecekleri bir seçimi kazanamayacakları sonucuna varırlarsa, onu istifaya zorlarlar. Thatcher, son yıllarda Theresa May ve şimdi de Boris bu şekilde liderliği bırakmaya mecbur edilmişlerdir. Ayrıca seçim kaybeden liderin derhal liderliği terk etmesi geleneği tüm partilerde mevcuttur.

“Darbe planlamaya yardımcı olmuş biri olarak söyleyebilirim ki”

“Darbe planlamaya yardımcı olmuş biri olarak söyleyebilirim ki, burada değil başka yerlerde, ben dediğinize katılmıyorum.” 1980lerden itibaren ABD dış politikasında kilit rollerde bulunmuş olan ve daha 3 sene önceye kadar Milli Güvenlik Danışmanlığı yapan Bolton, televizyonda açıkça başka ülkelerde darbe yapılması için aktif çalıştığını itiraf etmekte beis görmüyor. Cevabında yaptığı ayrım Amerikalıların siyaset etiğinin keskin sınırlarını gösteriyor. ‘Burada’ darbe yapmak, düzenleyenlere yardım etmek yanlış, kabul edilemez. Ancak ‘başka yerlerde’ darbe planlamak beceri gerektiren ve makbul bir iş. Utanılacak bir şey değil, hatta televizyonda rahatça, cümle arasında belirtilebilecek bir şey.

“Dönüşen” milliyetçilik üzerine

Post-Kemalist paradigmanın fikir babası olan kamusal entelektüeller ve gazeteciler, ölümcül bir günahın yüküne mahkum edildi. Peki muhafazakarları ve Kürtleri eşit vatandaşlar olarak görmek gibi büyük bir suçun faili olan bu isimleri yargılama hakkını kendinde görenlerin, Türkiye için yeni vizyonları nedir? Liberallerin naiflikleriyle alay edenlere sormak gerekiyor; memleketin iplerini bırakacağınız milliyetçi çizgininin geçmişini incelediniz mi? Türkiye'ye yeni bir anayasa ve temiz bir sayfa açacağımız tarihin bu dönüm noktasında, o sayfayı milliyetçi hezeyanlara mı kurban edeceğiz? Milliyetçiliğin gerçekten “demokratik” bir temelde dönüştüğünü iddia etmek için henüz çok erken. Mlliyetçilik gerçekten demokratik olmak istiyorsa ulus-devleti daha ılımlı bir çokkültürlü devlete çevirmenin teorik ve pratik gerekçelendirmeleri ile meşgul olmalı.

“Öyle bir kuşak ki…” müzikali

Bizim kuşak müzikal tarihin hemen her çağını bizzat yaşadı. Müzikal antika muamelesi yapılan “müzelik parça”lar, vaktiyle onların demirbaşları. Çoğu o butik müzenin yaşayan, hâlâ “çalışan” tanıkları… Misal şahsımı müzede lambalı radyonun yanına koysalar, al sana tarihi stand-konu mankeni. Evimizdeki antika radyo, benimle yaşıt. Müzikte bugünün “Türk Büyükleri” kimimizin yaşıtı… Erkin Koray’a “Erkin Baba” diyen, Gürses’ten “Müslüm Baba” diye söz eden nesle biz de uyduysak, yaşımız ortaya çıkmasın diye.
- Advertisement -

Tarık Buğra’nın büyük eseri: Küçük Ağa

Küçük Ağa’yı okuyan biri en temel kafa karışıklıklarımızdan birinin merkezinde yer alan, din ve dindarlık tam olarak nedir ve dindar adam kime denir sorusunun kesin bir açıklıkla cevaplandırıldığını düşünecektir. Dini nerede aramalıdır, bu ülke için dinin önemi ve değeri nedir soruları bir daha tereddüde yer bırakmayacak şekilde cevaplandırılmıştır adeta. Ama ne gariptir ki bu aynı zamanda bitmeyen bir kafa karışıklığı halinde sıradan insanların bir türlü son bulmayan ‘çelişmesi’dir.

En Son Çıkanlar