Yetişememek, işte bütün mesele… İnsanın son ana kadar pek bilemediği ölüm acısı, hayatı boyunca tüm gecikmişliklerin de sızısı, ağrısı esasında. Yaptıklarından değil yapamadıklarından duyduğu pişmanlıklarına kesilen cezanın infazı. Jack London Martin Eden’ın ağzından son nefesinde “Bu acı ölüm değil, hayattı acıtan” diyor ya, işte ondan.
El Salvador Başkanı Nayib Bukele, Bitcoin meraklısı, Türkiye ziyaretinde Cem Yılmaz’ın GORA filmine atıf yapacak kadar sosyal medyayı aktif kullanan genç bir siyasetçi. Bukele aynı zamanda kendi tanımıyla “dünyanın en cool diktatörü”, askerle meclisi basan, muhaliflere baskı kuran bir otokrat. Bukele’nin girişimcilikten başkanlığa uzanan hikayesi, demokrat bir zihniyetin yokluğunda genç olmanın, yazılım öğrenmenin, mizahın “yeni siyaset” için yetersiz kalacağını gözler önüne seriyor. Çünkü bu kozmetik “yeni siyaset” sadece eski yozlaşmış siyaseti meşrulaştırmaya ve “cool” kılmaya yarıyor.
Günümüzün dünyasına anlam vermek gerçekten de mümkün değil. Niye böyle olduğunu anlamak mümkün, ama bunu anlamlı, normal, kaçınılmaz bulmak mümkün değil. Sekiz değil seksen milyar insanı bile besleyebilecek bir dünyada, milyonlarca insanın açlıktan ölmesi nasıl normal olabilir?
Bu enflasyonu kırmak oldukça zor, çünkü klasik talep ya da maliyet kaynaklı enflasyon gibi değil. Çok ciddi kredibilite, inandırıcılık ve yetki/vekalet algısı gerektiriyor. Ve bunlar gerekli ama yeterli değil; bunu yanında tasarımı doğru yapılmış, çıpa ve çıkış koşulları iyi tanımlanmış kapsamlı bir program gerekecek. Olmayacak şey değil, daha evvel oldu, yine olur. Ama maliyetsiz çözüm temennisini bir kenara koymadan olacak şey değil elbette.
Gazetecilerin önüne gelen enformasyonun bazısı doğru olamayacak kadar ‘uçuk’tur. Böyle haberler gazeteciye adeta “dikkat et, mahçup olabilirsin” diye bağırır fakat bazen gazeteci yine de onu dinlemez. Bu türden vahim hatalar, gündeme damga vuracak büyük bir haberin altına imza atacak olmanın yarattığı mesleki-insani coşkuyla ‘kuşkuyu asla elden bırakmama’ düsturu arasındaki mücadeleyi birincinin kazanması sonucunda ortaya çıkıyor. Hele bir de ‘normal’ gazeteci değilseniz, işinizi iktidarı sevindirecek ya da üzmeyecek haberler vermek olarak algılıyorsanız, tuzağa düşme ihtimaliniz daha da büyür.