GÜNÜN YAZILARI

Pencere camın kara…

Pencerenin sözlükteki “açılan bir şey” esasına zımnen dayalı tarifi bile bozuldu. Açılan değil yatayı-dikeyiyle çeyrek, hatta iki parmak aralanan pencereler bir yana… Plaza protipli mekânlarda camları açıl(a)mayan akvaryumların yanaklarına benzedi. Hissettiğim kadarıyla; kavanozu eve benzetirsen de kıymetli, evi kavanoza benzetirsen de övgüye değer galiba küresel ısıtmalı çağdaş mimaride. Hele pencereleri lomboza çevirirsen, itibarda 20 Bin Fersah…

Hitler Üzerine Notlar – 2

Üstünkörü bir yaklaşım, Hitler’i mutlak bir fırsatçı ve içgüdülerine dayanarak yol alan bir politikacı olarak betimler. Oysa Haffner’e göre “Hitler, asla bu değildir.” Hitler, salt pragmatist bir politikacı olarak anılmak istemez, tersine bir siyasi düşünür ve bir hedef belirleyici olarak tarihe geçmeyi arzular. Bir başka ifadeyle o, “Hitlerizm’in sadece Lenin’i değil Marx’ı olmayı” hedefler.

Edward Said’in gözünden beyin göçü

Said Oryantalizm eleştirisi yaparken Arapların ‘geri kalmışlığı’ sürekli Batı’ya yıkmasından yakınır. (…) Afganistan’da yaşananlar analiz edilirken Batı eleştirisi yapılıyor ve yapılmaya devam edecek. Ancak Said’in çözüm önerisi tam da burada devreye giriyor. Özeleştiri yapılabildiğinde, yerleşik ve değerli olana ulaşma imkânını gözardı etmeden daha sağlıklı, mikro anlamda daha faydalı sonuçlara ulaşmak mümkün.

Cizlavit

Size bu sefer Doğu Karadeniz’den sesleniyorum. Rize ve Artvin’e kaçıncı gelişim bilmiyorum. O kadar çok oldu ki saymayı artık bıraktım. Üstüne üstlük artık Kalamos’ta da (Rize) bir evim var. Yani artık içeriden biri olarak yazıyorum.
- Advertisement -

Bir soruya cevap (4) Japon samurai sınıfında ve Budist manastırlarında oğlancılık

Neredeyim? “Dış” korkusunu yazıyordum, çeşitli açılardan. Önemli, çünkü otoriter rejimler ve eğilimler tarafından çok kullanılıyor. Dünya, insanlık, başka ülkeler, uluslararası kamuoyu… sürekli umacı gösteriliyor, bir tür kültürel ve zihinsel, politik ve psikolojik izolasyon uğruna. Bu da, sürekli ergen, korkulu, güvensiz tutulmak istenen bir toplumun, “iç” uygulamaları sorgulamaksızın kabullenmesinin zemini haline getiriliyor. “Dünyada yerini düşmanlıkla alacaksın!” Öyle mi? Bazen düşünüyorum, bunun zıddında, gerçekten özgüvenli ve dolayısıyla barışçı bir Türkiye’yi görebilecek miyim diye. Artık sanmıyor, ummuyorum.

En Son Çıkanlar