Milliyetçilik duygusu, aşka benzeyen bütün yoğun duygular gibi aklı tatile gönderir. Bir ulusun aklını tatile gönderip sarhoş olması sadece o ulus için değil bütün dünya için felaketli sonuçlar üretebilir, Nazi Almanyası örneğinde olduğu gibi. Madalyonun öbür tarafında ise kendi ülkesinin hatalarını, yanlışlarını da görebilenler; bu nedenle onu artık körü körüne değil, bilinçle ve fakat kırık bir kalple sevebilenler vardır.
Sevinç Hanım da isteksizliği körüklüyordu. Genel başkanlık yaparken kullandığı eski model bir Passat’ı vardı ve zaman zaman yolda stop edince iterek çalıştırırdı.” Erdal Bey yokken Sevinç Hanım’ı konserlere de götüren Sabahattin, Joan Baez’le bir tekne turunun keyfini yaşar. Sevinç Hanım’ın davetli olduğu bir gecedir. “Gecenin bir vakti Çubuklu’daki bir gece kulübünün iskelesine yanaştık. Joan Baez’le saatlerce dans ettim. Yorulup biraz dinlenince haydi deyip kollarını bana uzatıyordu.”
Bilinen bir durum ama Serbestiyet zaten yerli ve milli olmakta yeterince zorlanıyor. Acaba bu sitede bir de üstüne üstlük Kürtlerin yazması ne kadar doğru? Nitekim geçenlerde Vahap Coşkun adlı (Diyarbakır’a bazen Diyarbekir diyecek ölçüde tarihsel bilinçten yoksun) bir öğretim üyesinin yazısı, sorduğumuz soruyu haklı çıkartan ilave bir örnek teşkil etti.
Yukarıdaki resim bir Osmanlı bahnâmesinden (minyatürlü erotik elyazmasından). Alt tarafını RTÜK’e uygun kamu ahlâkı normlarına ters düşmesin diye ben kestim. Konforlu bir iç mekânın kapısı önünde davul zurna çalınıyor. Aşağıda, kırptığım kısımda, aktif roldeki genç bir oğlan ile pasif roldeki yetişkin, herhalde orta yaşlı, sakallı, muhtemelen ev sahibi konumundaki hali vakti yerinde bir efendi arasında eşcinsel bir seks sahnesi yer alıyor. Aynı literatürde şöyle sözlere de rastlamak mümkün: “Gümüşüm ve altınım yok ki o güzel oğlanları avlamak için harcayaydım. Şimdi onlar parası bol olanlara av olmaktadırlar” veya “Bu oğlanlara canını versen bile onu bir pula saymazlar. Bunlar parasızla pazarlık yapmazlar.”
Taliban ile diğer silahlı ve siyasi grupların arasındaki temel mesele, hareketin benimsediği tasavvuf merkezli ve kuzey Hindistan çıkışlı Deobandilik ekolünün yaşam tarzı. Taliban’ın bu yöreselleşmiş dini altyapısının yanında, benimsediği Peştunvali denilen kültürel kurallar da önemli bir ayrılık noktası. Bu kurallar neredeyse dini kurallar kadar katı: Taliban’ın kurucusu Molla Ömer’in El-Kaide lideri Usame bin Ladin’i Amerika’ya teslim etmemesinin nedeni, Peştunvali’nin ilkelerinden birisi olan Barınma’yı (Nanawatai) ihlal etmeme kaygısıydı.