“İnanmıştı, çünkü inanmaya ihtiyacı vardı. İnanmak istemişti. Bir tahta kulübeden başlayıp bu noktalara getirdiği 40 yıllık bir yapılanmanın liste liste, duvar duvar yıkıldığını; vücudundan parça parça et koparıldığını görüyordu. Bu kâbusu bitirecek, devlet destekli bu fırtınayı dindirecek bir muştuya muhtaçtı.”
Cumhurbaşkanımız tam 780 saniyelik bir bayram tebriki yayınlıyor ve sadece 5 saniyesinde uyuyor. Serbestiyet’in bu rakamlar arasındaki devasa farkı görmemesi nasıl açıklanabilir bilemiyorum! İletişim Başkanlığı Kriz Çıkarma İşleri’ndeki arkadaşlar harika bir iş çıkarmış. Nitekim herkes o 5 saniyeyi konuşuyor. Niye? Çünkü garip olan o kısım! O kadar alıştık ki böylesine uyanık bir lidere ve onun iletişim beyin takımına, şimdi liderimizin ‘insani’ tek bir davranışını bile yadırgıyoruz.
Ankara’da bakanlıklar, belediyeler, kalkınma ajansları AB ve vakıfların fonlarından almak için birbirleriyle yarışıyorlar. Fon almak ve idare etmek için danışmanlık hizmeti alıyor, aldıkları fonlar bağıra çağıra basın toplantılarıyla ilan etmekten çekinmiyor, “her şeyin en iyisi” esaslı organizasyonlarda bir güzel de harcıyorlar. Sonra da akşam eve gidip fon alan basın kuruluşlarını “beşinci kol faaliyeti” ilan ediyorlar. Çünkü yurtdışından fon bulmak sadece devlete ve belediyelere layık görülen bir hak.
Vahşi veya yerli dediklerimizin yapabileceği her şey, çok daha yüksek düzeyde örgütlü karakteri ve meşum planları, uzun vâdeli stratejileri, bu uğurda hatırı sayılır kaynaklarını seferber edebilme kapasiteleri ile devletlerin erişebileceği kötülük düzeyinin çok gerisinde kalır. Devlet aklı deyip duruyoruz; çok mu matah sanıyoruz? Biraz da budur, önemli ölçüde budur işte. Limitte soykırım, modern devlete özgü bir marifettir.
AKP iktidarının 20. yılı biterken parti, kamuoyunda ve tabanında yüzlerce yolsuzluk, FETÖ Borsası, mala çökme, nepotik çıkar ağları, bu ağ ilişkileriyle sistemik hale gelmiş liyakatsiz atamalar, üç-beş maaşlı bürokratlar gibi ilk anda aklımıza gelen, devamı da olan sayısız iddia ile tartışılıyor ve bunların ‘devşirmeler’in işi olduğu söyleniyor. Bu yazıyla parti tabanında ‘masum İslamcılar, suçlu devşirmeler’ algısı üzerinden sürdürülen tartışmalar gerçek mi değil mi, buna bir bakıp çıkacağız.