GÜNÜN YAZILARI

Günümüzün karanlığı (1) Demokrasinin buhranı ve düşünsel yansımaları

Son bir haftada (a) Fransa devlet başkanı Macron, Putin’le görüştü ve Rusya devlet başkanını olayı daha fazla tırmandırmamaya ikna ettiğini söyledi. (b) Buna karşılık Biden ve diğer ABD sözcüleri, ben bu satırları yazarken, Rusya’nın bütün askerî hazırlıklarını tamamladığını, birliklerini ileri mevzilere soktuğunu, Ukrayna’ya karşı bir topyekûn istilâ harekâtına girişmesinin artık sadece bir nihaî karar meselesi olduğunu açıkladı. Şu veya bu “sahte kimlik” provokasyonunu, yoğun hava bombardımanı izleyebilir dendi. Amerikan vatandaşlarının derhal ülkeyi terketmesi istendi. (c) Tabii Putin hiç böyle bir niyeti olmadığını tekrarlayıp duruyor.

Hakan Günday ve Zamir

Hakan Günday Zamir aracılığıyla yine “aklın bir cehennem” olduğundan dem vuruyor. Her şey orada başlıyor, orada bitiyor ve “bazı sırlar insanın kafatasına sığmıyor”. Roman boyunca dramatik bir anlatım tarzı ile karşılaşıyoruz. Başka yazarlarda sevimsiz bile bulunabilecek bu tarz, yazarın bizi dünyanın ne kadar dramatik bir yer olduğuna inandırdığı üslubu ve yarattığı karakterlerle gayet yerinde ve hatta sempatik hâle geliyor. Evet, dünya, dramatik bir yer.

Güzellik mi, çirkinlik mi…

Öncelikle düşmanlarımız bizden farklıdır; bize, değerlerimize, adetlerimize, düşüncelerimize “yabancı”dır, “öteki”dir. Bunu en veciz, en kolay ve yaygın biçimiyle “kanıtlamak/anlatmak” gerek. Umberto Eco bunun sık rastlanılan yolunun da bizi doğrudan tehdit eden farklı insanları aramak yerine, farklı olmalarının tehditkâr olduğunu anlatan hikâyeler kurmak olduğunu vurguluyor. Farklıysan düşmansın, bu kadar basit.

Köprü

Denize yansıyan ışıklara baktım, belki de bir daha buraya gelip böyle bir anı yaşayamayacak, bir daha bu şarkıları dinleyemeyecek, bir daha hiç başımı bu korkuluğa koymayacaktım. Vapurlar geldi geçti, beyaz martılar havalandı, oltanın ucunda balıklar çırpındı. Başımı kaldırıp baktım, İbo uzaklara bakıyordu. Bahar usulca dürttü, gemileri batırdın, çocuğa da yüz vermiyorsun, hayırdır, dedi birasını içerken. Bahar’ın güzel yüzüne baktım.
- Advertisement -

“Suriyelilerin Onurlu Geri Dönüşü”nün koşulları

Türkiye’nin de öncelikli gördüğü Suriyelilerin geri dönüşü konusunda uluslararası kurumların rolü elzem sayılıyor. İktidar ve iktidarı destekleyen geleneksel medyanın, Avrupa Konseyi gibi Türkiye’nin de kurucusu olduğu kurumları “yabancı” olarak değerlendirdiği; Türkiye’den bir yargıcın da görev aldığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni Türkiye’ye düşman bir kurum olarak gösterdiği günümüz ortamında bu zorunluluk tarihin bir ironisi olsa gerek.

En Son Çıkanlar