Boşuna her maçın ruhunu taraftar temsil ediyor denilmiyor. Amedspor taraftarı maçın ruhu olduğunu bu maçta da kanıtladı. Maçın ruhu kesinlikle Kürtçenin direnişçi karakterinin sonucuydu. Taraftar, nasıl bir hayat yaşıyorsa ve bu hayatın sorunlarını çözmek için nasıl bedeller ödüyorsa öyle ve ona uygun bir direniş ruhunu sahaya taşıdı ve maça egemen kıldı.
Sosyal medyada yaşananlar güncel hayata, gerçekliği bozuma uğratan, her şeyi makrolaştıran dev bir mercekten yansıyor adeta. Övgüler de yergiler de o kadar hızlı “büyümeye” maruz kalıyor ki çok kısa bir sürede haddini aşarak zıddına inkılâp ediyor.
Mahkûm edilmiş yalnızlık en zalimi… Onaylanmış, her gün yeniden üretilen “Yüzyıllık Yalnızlık”. Sistemli, endemik bir yalnızlaştırma. En beteri… Bu ülkedeki her türden ötekileştirme çarpanıyla yalnızlık, bazı insanlar için iki kat, üç kat, dört kat çünkü. Milliyetiyle, inancıyla, düşüncesiyle, duruşuyla, varlığıyla, hatta adı-sanı, kafa kâğıdıyla… Yalnızlık.
Psikolog hanımın çantasının içinde ilgimi çekecek hiçbir şey yok. Kokusu bile yok çantanın. Ne bir ruj, ne minik bir parfüm şişesi, ne bir tiyatro bileti. O minik bozuk para çantalarından bile yok. Boş bir gözlük kutusu, anahtarlık, cüzdan, buruşturulup tıkıştırılmış bir kağıt peçete. Hepsi bu! Bunca zaman boşuna gelmişim buraya. İlham verememişim ona. İç dünyası, kapısından girdiğim o ilk günkü kadar fakir kalmış.