Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül askeri darbesinin zulüm odağıydı. Burada tutuklu olan siyasiler, anlatamayacağımız eziyetler, işkenceler çekti. Yıllar geçti aradan, başka bir cezaevinden çıkan mağdur siyasetçi Tayyip Erdoğan başbakan oldu. Diyarbakır Cezaevi’ni müze yapacağını ilan etti. İki gün önce Diyarbakır’daydım.
Amedspor şampiyonlara yakışır, coşkulu bir taraftar karşısında ve desteğinde maçlara çıkıyor. Süper ligde bile, eşine az rastlanır kalabalık ve arzulu bir taraftar topluluğu on ikinci adam görevini neredeyse kusursuzca yerine getiriyor. Taraftar maçın atmosferini değiştiriyor ve Amedspor’a işi bitirme sorumluluğunu bırakıyor. Elinden gelse o taraftar o işi de yapacak ama nafile, yeşil çimlere ayak basmaları yasak!
Artık karar verildi, öfkeden başka bir şey gelmiyor elimizden. Fakat benim bir de bedduam var: Dilerim o hâkimler, davaya şerh düşen arkadaşlarının sözleriyle, “her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı” hiçbir delil olmaksızın 18 yıl hapis biçtikleri arkadaşım Yiğit Ekmekçi’yi bir gün derinlemesine tanıma bahtsızlığına uğrarlar ve nasıl bir insan olduğunu anlarlar. Düşünüyorum ki, yargı süreçleri hâkimlerin bile bile haksız-hukuksuz bir cezaya çarptırdıkları insanları derinlemesine tanıyabilecekleri bir biçimde cereyan etseydi, böyle kararlar vermeleri çok daha zor olurdu ya da en azından sonrasında o kadar rahat edemezlerdi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), 12 yıldır ülkenin en çetin mücadele yürüten derneklerinden biri. Kurulduğu ilk günden beri kadın cinayetlerini engellemeye, şüpheli kadın ölümlerinde hukuki süreci takip etmeye ve öldürülen kadınların aileleriyle şiddet gören kadınlara hukuki destek sağlamaya çalışıyor.