Bir süredir muhalefet cephesinde, özellikle de muhalefetin medya ve entelektüel kanadında anketlerde iktidarın oylarının düşüyor görünmesiyle artan bir özgüven, erken bir zafer havası görülüyor.İktidarın kötü performansının her şeye yeteceği, bütün oyların cepte olduğu zannediliyor. Bu erken zafer havası muhalefet cephesinde özeleştiri yapmak, geri basmak, ikna etmek gibi çabaları anlamsızlaştırıyor. Bu da esas olarak oylarına ihtiyaç duyduğu dindarlara ve Kürtlere, muhalefetin değişmediği, sadece takiyye yaptığı hissini geçiriyor.
Belirli bir tarih okuması gelecek hayaliyle geliştiğinde -ideolojilerin ortak handikapıdır- şimdinin gerçekliği kavranılamıyor. Hatta tarih bizi şimdiyi anlamaktan uzaklaştırıyor. Gayet incelerek geçilmesi gereken siyasetin hassas kavşaklarında toplumları kalınlaştırıyor.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, iktidar gücünü ele geçirenlerin eski iktidarın temsilcisi olduğu toplumsal kesimlere hayatı dar ettiği “nöbetleşe zorbalık” zincirini kıracaklarını söylemesi; bu çerçevede toplumun dindar muhafazakâr kesimlerine karşı şimdiden uç vermeye başlayan alerjiye dikkat çekmesi, seküler çevrelerde büyük tepki topladı. Bu tepkinin anlamı ne, neye delalet ediyor?
Hatırladığım sorular hep açık uçluydu, cevaplar ama, pek farklılık göstermezdi. Benim defterimde ve bazı başka kızların defterilerinde sadece bir soru iki seçenekliydi: “Alain Delon mu, Jean Paul Belmondo mu?” Bu sefer de sorunun cevabı tekti, en azından benim arkadaş çevremde hepimiz Belmondocuyduk.
Spor yarışmaları, yalnızca spor yarışmaları değildir. Atina Olimpiyatları 2 bin yıllık bir geçmişe sahip. Hâlâ hepimiz bu yarışmaların heyecanını yaşıyoruz. Kadın Voleybol Milli Takımı’mızın...