Türkiye tarihinde hiç olmamış çoğullukta bir demokrasi ortaklığı arayışı ve bunun kamuoyu önünde verilen ilk fotoğrafından umut değil öfke üretmek (sol tedrisattan bir kavram seçersek) tam bir “çocukluk hastalığı.”
Ahlatlıbel’deki fotoğraf karesi Türkiye’nin en kalabalık ve karar verici kitlesi olan muhafazakarlara eğer seçimlerde iktidar değişirse iktidardan tasfiye edilmemek, devletin düşmanı, ötekisi, yabancısı olmamak garantisini veriyor. Muhtemel bir iktidar değişimin bir kıyıcı rövanşa dönme ihtimalini ortadan kaldırıyor. Ayrıca muhafazakar siyasetin bütün yumurtalarının aynı sepete koyma riskini de ortadan kaldırıyor.
1825’te Rusya’da bir grup subay, anayasal düzeni hâkim kılmak, toplumsal adaleti sağlamak ve serfliği kaldırmak için Çarlığa karşı ayaklanır. Bastırılan ayaklanma sonrası yüzlerce kişi tutuklanır, suçlu bulunanlar Sibirya ve Kafkasya’ya sürgün edilir. İsyancıların en büyük destekçisi, Rus edebiyatının zirve isimlerinden Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’dir. Puşkin’in yolunu Erzurum’a düşüren de, Kafkasya’ya sürülen dostlarının peşinden gitmektir.
Amerika’da yaşayan çocukluk arkadaşım Bayram’la memlekete (Rize’ye) gidiyoruz. Bayram sürekli konuşurken ben sessiz kalıyor, arada kısa cümlelerle cevap veriyor, daha çok uzaklara bakıyordum. Bir ara uzun cümle kurup, “Amerika’da hayat ucuz, imkânlar çok geniş diyorsun. Burada ise tam tersi, hayat çok pahalı ve imkânlar sınırlı, son birkaç yıldır ülkece toptan fakirleştik” dedim. Böylece Karadeniz yolculuğundaki siyasi çatışmamız başlamış oldu.
Trabzonspor maçı kişisel çabalar sonucu aldı demek haksız olmasa bile, gerçeğin sadece yarısını ifade eden bir tespit olur. Trabzonspor kendi kalesini çok doğru biçimde savundu. Top rakibe geçince bütün oyuncular savunma pozisyonlarını güçlendirdi. Zaten bu sezon Trabzonspor'un başarısında en büyük rolü oynayan bu defansif reflekslerdir. Ama sadece savunma bir takımı şampiyon yapmaya yetmez. Yetse bile o şampiyon, şampiyonlar liginde tel, tel dökülür.