Büyük büyük dedem ağaçtan inen, iki ayak üstünde yürümeye çalışan tipleri uyarmaya çalışıyormuş… “Bu gittiğiniz yol, yol değil” diyormuş onlara. Onlarsa büyük büyük dedeme ceviz gibi çeşitli kabuklu yemişler fırlatarak, büyük büyük dedemin hareketlerini küçük düşürücü figürlerle taklit ederek, kendi aralarında gülüşerek, aşağılayıcı bakışlarla karşılık vermişler. Büyük büyük dedemin söylediği özetle şuymuş: “İki ayak üstünde durmak bize göre değil, bütün gün muz yemekten şikâyet etmek anlamsız, kişi bir kere insan oldu mu bir daha maymun olamaz, aman dikkat…”
Bu rüzgârın Afganistan’daki gelişmelerle güçlendiğini söyleyebiliriz. Taliban’ın, Afganistan’da yönetimi ele geçirmesine paralel olarak, bizde de hararetli bir tartışmadır gidiyor. İslam dünyası nasıl bir tepki vermesi gerektiğinin şaşkınlığını yaşıyor. Laikler son anketlerin de cesaretlendirmesiyle kendilerine güvenen bir dille konuşuyorlar. Bu kitle, şimdi Afganistan’ı göstererek, “Bakın gördünüz mü, şeriat gelince bir ülke ne hale dönüyor…
Taliban’ın ağzından şimdiye kadar “Türklerle Afganların tarihi dostluğuna”, “inanç ortaklığının yakınlaştırıcı gücüne”, “muharip olmayan asker göndermenin nezaket ve önemine” dair pek bir şey duyulmadığını unutmayalım.
Binanın fonksiyonu konusunda Eylül- Ekim aylarında uzmanların katılacağı bir çalıştay düzenlenecek. Burçin Altınsay: “Restorasyonuyla ilgili çok büyük bir zorluk yoktur. Boyuyla ve ölçüleriyle ilgili olsa zorluk vardı. Yetimhanenin bundan sonra nasıl kullanılacağı, nasıl restore edileceği oldukça önemli. Burada klasik restorasyon yöntemlerinin belki biraz dışında düşünmemiz gerek."
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hal Müdürlüğü, Ticaret Bakanlığı İl Ticaret Müdürlüğü ve Anadolu Yakası Cumhuriyet Savcılığı’nın ortak soruşturmasının sonucu: Çöp kamyonuna dökülen kabaklar zaten bozuktu. Ayrıca video iki ayrı günde çekilmişti. 2 ton kabak çöpe atılınca fiyatların değişmesi de zaten mümkün değildi. Ama videoyu dolaşıma sokanlar, medyayı, bakanlığı, polisi görev çağıranlar bir an bile “acaba kabaklar bozuk olabilir mi” diye düşünmemişti. Çünkü tek ilgilendikleri; artık herkes için dayanılmaz hale gelen hayat pahalığının, gıda enflasyonun sorumluluğunu toz kondurmak istemedikleri iktidarın üzerinden alıp bilinmeyen şer odaklarına atmaktı.