Emekli Büyükelçi Yalım Eralp, haftanın dış politika gündemini SerbestPod’a değerlendirdi: Koltuk krizi: “Kusur bizim tarafımızda değil. Bu oturuş biçimi fikri AB’den gelmiş. Ama protokol müdürü olsam, karşı tarafa sormam, eşit oturturdum.” Montrö-Kanal İstanbul: “Eğer askeri gemiler kanaldan geçecek olursa, Montrö’nün kurduğu denge tamamıyla bozulur.”
Ona, ‘gerçek’in başına gelmiş en büyük felaket de diyebiliriz. Bir fotoğraftan hatta bir portreden üretilmiş ve gerçek olmadığını anlamanın imkânsız olduğu videolar âleminden söz ediyoruz. Siyaseti manipüle etmede kullanılmasından korkuluyordu; o -şimdilik- olmadı ama porno, şantaj ve dolandırıcılık sektörlerini patlattı.
Dün (6 nisan) Çin büyükelçisinin Türkiye’den iki siyasetçiyi tehdit içeren cümlelerle hedef alması ve ardından Dışişleri Bakanlığı’na çağrılması üzerine, derinlikli Çin analizleriyle öne çıkan akademisyen Kadir Temiz, Twitter hesabına -12 Şubat 2021’de Perspektif’te yayımlanan bir yazısını hatırlatarak- “Türkiye - Çin ilişkilerinin rasyonel zemini kriz alanlarının üstünü örtmek değil aksine bunları açık bir şekilde konuşmaktır” diye yazdı. Bu önemli makaleyi biz de hatırlatmak istedik.
Devlet Bahçeli’nin -104 amiral olayında da gözlenen- hiç bitmeyen el yükseltme hamleleri, zamanı geldiğinde AK Partiye dönüp, “yeterince yerli ve milli olamadın, vesayet odakları karşısında yeterince dik duramadın; seni her seferinde uyardım ama dinlemedin ve bak işte böyle oldu” suçlaması için malzeme biriktirme gibi bir yön de taşıyor olabilir mi?
Bir yandan müreffeh Türkiye diyeceğiz; bir yandan vahşi isteklerimizi insani ihtiyaçlarla bir tutacağız. Arzu ve heveslerimizdeki ölçüsüzlük, bünyeye uygunluğu düşünülmeden her yeniliği gelişme olarak benimsememiz, kendi isteklerimizi başkalarının hak ve hukukunu hiçe sayarak öncelemek gibi pek çok tutarsızlıklarımızla, mimarimizdeki irfanî geleneğe yabancılaştık. Binaların harcını hikmetle değil hırsla karıyoruz artık.