Bir yandan müreffeh Türkiye diyeceğiz; bir yandan vahşi isteklerimizi insani ihtiyaçlarla bir tutacağız. Arzu ve heveslerimizdeki ölçüsüzlük, bünyeye uygunluğu düşünülmeden her yeniliği gelişme olarak benimsememiz, kendi isteklerimizi başkalarının hak ve hukukunu hiçe sayarak öncelemek gibi pek çok tutarsızlıklarımızla, mimarimizdeki irfanî geleneğe yabancılaştık. Binaların harcını hikmetle değil hırsla karıyoruz artık.
2010 yılından bu yana Türkiye destekli Irak Türkmen Cephesi’nin (ITC) başkanlığını yürüten ülkücü çizgideki Erşat Salihi, geçen hafta Ankara’ya yaptığı ziyaretin ardından döndüğü Irak’ta istifa ettiğini açıkladı. Salihi’nin yerine yardımcısı Hasan Turan geçti. Türkmen cephesi ve Türkiye’deki milliyetçi çevreler istifa için Ankara’yı suçluyor ve yışananlara ‘darbe’ diyor. Ankara’nın Salihi’yi gözden çıkarmasının ardında Şii Haşdi Şabi milisleriyle yakın ilişkileri var.
Rusya son bir aydır İdlib’de Türkiye’nin denetlediği bölgelerde, ekonominin can damarlarına yönelik yoğun bir uçak bombardımanı yapıyor, fakat bunları Türkiye’den duymak pek mümkün olmuyor. Uzmanlar Türkiye’ye doğru yeni bir göç uyarısında bulunuyor. ‘Yerli ve milli’ basın konuya ilgisiz; yeni bir ‘patlama ânı gazeteciliği’ne hazır olun.
Wang Yi’nin Türkiye ve bölge ziyaretinin ABD’nin NATO ve -ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan’dan oluşan- QUAD gibi ittifak alanları ile Çin’e ve Rusya’ya gözdağı verdiği bir dönemde gerçekleşmesinin anlamı büyük. Suudi Arabistan, Türkiye ve İran’ın, Batılı ülkelerle yaşadıkları sorunlar karşısında Çin ile ilişkileri dönem dönem alternatif bir kart olarak kullandıklarını biliyoruz.
Avustralya’nın Çin’le olan ilişkileri diğer orta büyüklükteki ülkelere de ders niteliğinde aslında. On milyar dolarlarla ölçülen ticari ilişkiler, koz gibi kullanılan yüzbinlerce turist ve öğrenci, siyasi partilere, think tanklere bağışlar, medya satın almalar... Avustralya tüm bunların Çin’in elinde ulusal egemenlik ve demokrasi için tehdit olabileceğine sonradan uyandı.