“Liberalizm sandığı büyük ilerleme olarak gösteriyor ama bu aslında konuşarak, tartışarak karar almayı, demokratça bir hayatı beceremediğin için mecbur kaldığın bir yöntem. O yöntemi benimseyince oradan ne çıkacağını garanti edemezsin. Modern dünyanın entelektüelleri hiçbir meşruiyetleri olmamasına rağmen beğenmedikleri çoğunluğun kararlarını engellemeye çalışıyorlar. Trump örneğindeki gibi. Böyle yapınca da modernliğin ikinci ayağı olan otoriterliğe, faşizanlığa savruluyor. Liberalizmle elde edemediğin bir şey olunca hızla faşistleşebiliyorsun. Zizek’in tezleri o yüzden gülünç.”
Saadet Partisi’nin Genel Başkan yardımcısı ve İBB Adayı Birol Aydın, musluktan içme su, pembe metrobüs gibi vaatlerini anlattı, gazetecilerle sohbet etti: “Ekrem İmamoğlu’nun beş yıldaki gayretini görmezden gelmek mümkün değil ama sorunlar devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul belediye başkanıyken bazı hedefleri vardı, dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nun da birtakım hedefleri olabilir.” “Yeniden Refah Partili arkadaşlara başarılar diliyoruz ama biz hiçbir partinin kaçış rampası olmayız. Erbakan hocamızın oğlu, kızı, damadına ailesine hürmet ediyoruz ama biz Erbakan hocamızın emanet ettiği partinin neferleriyiz. Ben hocamızın genel başkan yardımcısıydım.”
Emekli büyükelçi Selim Kuneralp, Rus muhalif Aleksey Navalny’nin cezaevinde ‘ölmesini’ ve Türkiye’deki Rusya algısını Serbestiyet’e değerlendirdi: “Bazı çevrelerde, özellikle muhalif geçinen, sol geçinen basında sanki Rusya hala sosyalist bir ülkeymiş gibi bu konulara hiç girmek istemiyor. Navalny’i de o yüzden yok farz ediyorlar. Rusya’ya karşı Batı ile birlikte bizim de gardımızı yükseltmemiz lazım. Bunun ilk örneklerini vermeye başladık. Medyaya bu da çok yansımıyor ama çok ilginç bir şekilde Almanya’nın önderliğinde Yunanistan ile birlikte bir ortak füze üretimi projesine imza attık. Bunun hedefi ancak Rusya olabilir. Bir taraftan S-400’leri almıştık ama bir taraftan bunu yapıyoruz… Tekrar bir Batı’ya dönüş var gibi gözüküyor ama bunun reklamı çok fazla yapılmak istenmiyor.
Türkiye’de neredeyse tüm camilerin kadınlar bölümünün camiden kopuk, izbe ve küçük yerler olması kadınlar tarafından eleştiriliyor. Camiyi göremeden, paravanların ve perdelerin arkasında namaz kılan kadınlar, ön saflara geçmek istediklerinde erkek cemaat tarafından engelleniyorlar. Sosyolog Rana Kaya kadınların cami içinde yaşadığı bu tecrit durumunun cemaate aidiyetlerini engellediğini söylüyor ve çeşitli Müslüman ülkelerden farklı uygulama örnekleri veriyor. En azından Endonezya’da uygulanan, caminin ortadan ikiye bir paravanla bölündüğü modelin Türkiye’de de uygulanabilir olduğunu söylüyor.
Netflix’te dizileri de yayınlanan Sıcak Kafa ve Kübra’nın yazarı Afşin Kum: “Modern demokrasilerde iktidarın tanımı toplumun ortak iradesiyle oraya yerleştirilmiş ve herkesin yararına çalışan bir şey ama gerçek öyle değil. Dolayısıyla yapay zekâya ‘iktidarı ele geçir’ dendiğinde ilk olarak inançla bağlantısını kurması bizi şaşırtabiliyor. Tarafsız bir zekâ, iktidarın inanca yaslandığını keşfediyor”, “Çekilen diziye teknik açıdan bakarsanız elbette çok başarılı ama çok daha iyi bir iş olma fırsatının kaçtığını düşünüyorum.”