Türkiye AK Parti iktidarından önce ‘yabancı fon’ nedir, pek bilmezdi. AK Parti’nin Avrupa Birliği hamlesiyle başlayan Avrupa kaynaklı yabancı fonların toplamı 2002-2020 arasında 10 milyar avroyu geçti. Çok sayıda bakanlık, çeşitli projelerini buralardan sağladıkları hibelerle yürütüyor. Fahrettin Altun’un başkanlığını yürüttüğü dönemde SETA da bir raporunu AB fonundan yararlanarak hazırlamıştı.
Serbestiyet’in “Türkiye’nin ‘Başkan’ları Anlatıyor” serisinin ikinci konuğu Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer. Seçer, Marsin’deki Suriyelilerin sayısının kayıt dışıyla birlikte 400 bini bulduğunu, önceki yönetimlerin bu konuyu “halının altına süpürdüğünü”, kendi çalışmaları sonucunda başlangıçla bugün arasında büyük bir farkın ortaya çıktığını anlatıyor: “Artık Suriyeli yurttaşlar da burada bir kural olduğunu, temizliğe önem verilmesi gerektiğini, yerli nüfusla uyum sağlaması gerektiğini anladı.” Vahap Seçer, iktidarın kendilerine yönelik engelleme çabaları için de “Siyaseten intihar ediyorlar bence“ diyor.
Kurban Bayramı öncesinde sosyal medyadaki “madem Suriyeliler bayramlaşmak için ülkelerine gidebiliyorlar, demek ki orada kalıp yaşayabilirler de” korosu yine sesini yükseltti. Bekir Berat Özipek’e bunu ve benzer iddiaları sorduk: “Suriyeliler bayramlaşmaya gitmiyorlar. Bayram dolayısıyla Türkiye, İran ve Rusya arasındaki anlaşma kapsamında oluşturulan geçici güvenli bölgelere geride bıraktıklarını bulmak için gidiyorlar…”
“Almanya & Avrupa Göçmenlik”, “Avrupa İltica ve Göç”, “Ankara Anlaşması UK_TR”, “İçimizdeki İrlandalılar.” Türkiye’den yurtdışına gitmek isteyen binlerce insan Telegram’daki bu ve benzeri gruplarda hayallerini gerçekleştirmenin en pratik yollarını arıyor. O gruplarda bir hafta geçirdik ve genç insanların nasıl olup da “Allah’ını seven bana yardım etsin ve bir an önce bu ülkeden çıkarsın” “Bu ülkede genç olmak beni öldürüyor”, “Geceleri nasıl gideceğimi düşünmekten uyuyamıyorum” noktasına geldiğini anlamaya çalıştık.
Süheyl Laurez, Halep’te doğdu. Suriye savaşı sürerken Şam Üniversitesi’nde İngilizce okudu. Savaş yıllarında sürekli BBC izleyerek İngilizcesini ilerletti. 2018 yılında mezun olduğunda önünde iki seçenek vardı: Ya eline silah alıp birilerine ateş açacaktı ya da ülkeyi terk edecekti. Sınırdan nehri geçip Türkiye’ye kaçtı. İstanbul’a geldi. Aylarca kimliksiz yaşadı. Bir İngilizce dil kursu, iş başvurusunu kabul etti. Ama dil kursunun bir şartı vardı. Suriyelilere yönelik önyargılar yüzünden artık Suriyeli Süheyl değil, İngiliz Simon olacaktı. Kursta Simon olarak Türklere İngilizce anlattı. Bir süre sonra kursun diğer İngilizce öğretmeni Mark’ın da aslında Suriyeli Muhammed olduğunu öğrendi