2010’un YAE’çilerini haşin bir dille mahkûm edenler, bugün Cumhur İttifakı’na karşı -farkında olarak ya da olmayarak- YAE’çi bir pozisyona tutunmuş durumdalar. Bilhassa 2019 yerel seçimlerini YAE’in bir zaferi olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Umarım döne döne YAE’çileri dövmeyi milli spor haline getirenler de bunu görür ve hayatın kendilerini de bir YAE’çi yaptığını kendilerine itiraf edebilirler.
Sonuç olarak “domino teorisi” korkusu, ABD ve adamlarını harekete geçirdi. Türkiye kamp değiştirmedi ama militarist bir yönetim kuruldu. Darbenin ardından siyasi partiler kapatıldı. Gazeteler susturuldu. Sivil hayat postallarla ezildi. Onlarca insan idam edildi.
Dört mevsimi sadece çocuklar, deli-kanlar, uzun uzadıya, tadıyla, hakkıyla yaşar ya... Hafızasının mevsimleri, ilkbaharı, sonbaharı da, o zamana ayarlı. O nedenle o zamanı korumanın, zamanı yine orada durdurmanın derdinde…
Muhalefet, MHP’nin idam çıkışına, AK Parti’nin ona kerhen verdiği desteği de dikkate alarak, boş işler muamelesi çekti. Fakat ben içimden yine de ‘eyvah’ dedim.
Bin yıllık gelenekleri olan tekkeler, tarikatlar hala yaşıyor. Yeraltında daha da güçlendiler. Bölündüler, parçalandılar, içlerinden kült yapılar çıktı. Hatta bu kapatma ve baskı politikaları sayesinde bir de onlara bugün Türkiye siyasetini doğrudan etkileyen, dört yıl önce en büyüğü darbe teşebbüsüne bile kalkışabilmiş dini cemaatler eklendi.