“Ey yüreğimin onmaz acıları / Ey beynimin dinmez sancıları / Suç ne bende ne de sende / Suç seni karanlıklara gömenlerde / Ne de olsa yurttaşımsın / Kapalı olsa da bütün vicdan kapıları yüzüne / Bilmelisin bir yerin var canevimde” (Aziz Nesin’in ‘Sıvas Acısı’ adlı şiirinden)
Komodinin üstündeki sararmış, kalın camlı sürahinin ağzına içe dönük kapanan Paşabahçe Palaks… Karyolanın başucunda takvimden çerçevelenmiş eski bir manzara, yanındaki çividen sallanan havlu… Titrek iki iskemle, bir de masa.
Yassıada’yı müzeleştirmek; 2000’lerin başında ilk genç siviller inisiyatifinin dile getirdiği bir fikirdi. Adını öyle koymasalar da geliştirdikleri çerçeve “ibret hatırası/anıtı” başlığıyla örtüşüyordu. Nasıl oldu bilmiyorum; yirmi civarı yıl sonra iktidar partisi adına demokrasi de iliştirilmiş somut bir projeyle çıktı karşımıza. Siyasi geçmişimizle alışverişini hesaba katan mimari bir açıdan değerlendirmeye çalışacağım.
Dün son kez gittikleri üniversitelerinin girişinde silahlı çevik kuvvetle karşılaşan Şehir Üniversitesi öğrencileri, üniversite girişindeki çimenlikte yaptıkları protestoyla okullarına veda ettiler.
Çoğu gözünü AK Parti iktidarında açmış, muhafazakar ailelerden gelen binlerce parlak genç, herhalde ömürleri boyunca siyasi bir intikam için iyi bir üniversitenin üzerlerine nasıl yıkıldığını hiçbir zaman unutmayacaklar. Bu kararın tarihini ileride onlar yazacaklar.
Önümüzdeki sezonda büyük olasılıkla teknik yönetici olarak sahalarda olacak. Buraya kadar hoş-güzel ama bir de Emre’nin öteki yönü var... Sinirlerine hakim olamayıp, birçok kez takımını bir eksik bırakmaya neden olacak olaylara yol açmışlığı var. Takımın ceza almasına neden olacak hırçın tavırlar sergilemişliği var. Onun oynadığı maçlarda ikili bir ruh haline giriyoruz.