Son onyılları tarihin nasıl tarih olduğunu anlayacak şekilde yaşadık. Şimdiki kuşakların kendilerini içinde buldukları koşulların oluşumunun adımlarına onlara eşlik eden araç-gereciyle de birlikte tanık olduk. Kendi deneyimlerimle anlatmayı deneyeceğim.
Avrupa Birliği’nde, dijital dünyanın düzenlenmesine ve nefret söyleminin yayılmasını önlemeye yönelik arayışlar sürüyor. Tamamen kapalı olan Çin modeli ile herhangi bir düzenlemenin olmadığı ABD modeli arasında üçüncü bir yol aranıyor. Fransa’daki düzenlemelerin ifade özgürlüğü gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi engeline takılması, Türkiye’deki tasarının Avrupa ülkeleriyle benzerliğini gölgeliyor. Twitter’ın açıkladığı şeffaflık raporlarında, Almanya ile Türkiye arasındaki farklar yasal mevzuattan değil, ifade özgürlüğü standardından kaynaklanıyor.
* 2012 sonrası, kamuda kurumsal kapasitenin zayıfladığı bir dönemdir. Bu yıllarda kaynakların çoğunu devâsâ inşaat projeleri yuttu. Genel kaynak dağılımına yön veren önemli kararlar ise rasyonel mülâhazalarla değil siyasî saiklerle alındı.
* Çok ilginç bir nokta da, 2002-2007 arasında, iktidarın o kadar güçlü olmadığı bir dönemde gerçekleşebilmiş olan öngörülebilirliğin, daha güçlü iktidar/lar döneminde gerçekleşememesidir.
Halkbank “ana dava”sının paralelinde sürdürülegelen ‘Trump davayı kapatmaya çalışıyor’ iddiasını bugüne kadar, ABD yönetim sistemi içinde ‘doğrudan şahit’ konumundan teyit eden hiç kimse çıkmamıştı. Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın bugün (23 Haziran) piyasaya çıkan kitabı bu eksiği ilk kez olmak üzere izale ediyor. Böylece, Demokrat Senatör Ron Wyden’ın yedi ay önce başlattığı soruşturma da güçlü bir kanıta kavuşmuş oluyor.
23 Haziran’dan bu yana, iktidarın pek çok icraatında ve söyleminde bu post travmatik seçim bozukluğunun etkisi görülebiliyor.
Bu travmanın etkisiyle bir ilçe belediye başkanı olan İmamoğlu, bir yıl sonra bugün, ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefet blokunun en iddialı adaylarından biri.