Siyasi kutuplaşmanın artmasına bağlı olarak, kendisini siyasi bir mücadelenin tarafı olarak görenlerde kendini ahlâkî kurallarla bağlı sayanların oranı azalıyor. Keskin bir ahlâkî zafiyete işaret ediyor bu hal ve maalesef siyasi yelpazenin tümünde var. Fakat madem genel bir sorun var, buna karşı mücadele de genel olmalı. Bu tür davranışlar amasız-fakatsız kınanmalı, lânetlenmeli ve küfür sahipleri hiçbir biçimde kendilerine müsamaha gösterilmeyeceğini anlamalı.
HDP herkesin hesaba katmak zorunda olduğu bir sosyolojinin üzerine oturan ve onu temsil eden bir parti. Mamafih, yalnız bir parti. Kimse onunla yan yana görünmek istemiyor. Kamusal alanda herkes HDP ile arasına bir mesafe koyuyor. Bir ilişki kurulsa bile, bu ilişki örtük bir şekilde yürütülüyor.
Âşık olmuştu adam… “Boyu posu nasıl?” dedi arkadaşı; “İnce, uzun”… “Ya saçları?” diye sordu bu kez; “Saman sarısı”… “Peki ya gözleri, gözleri ne renk?”; Öylece kaldı, âşık adam; “Elâ mı, kahverengi mi, yoksa yeşil miydi hafiften?”… “Nefti” diye mırıldandı arkadaşı, bir daha hiç görüşmediler.
Düşünün, diyelim beş kişiye karşı bir HDP’li çağrılmış programa. O program o dengesizlikle ister istemez bir çullanma sahnesi görünümüne bürünecektir; tipik, sıradan bir çullanma sahnesi... Şimdi de o bir kişinin dahi çağrılmadığını, fakat HDP’nin o beş kişi tarafından her gece dövüldüğünü düşünün; bu artık hakikaten en temel, en kadim değerlerin ayaklar altına alındığı bir duruma işaret eder.
Önceki akşam Habertürk televizyonunda ilginç bir tartışma yaşandı.
Türkiye’nin Nabzı programının tartışmacılarından emekli bir askeri hakim olan avukat Salim Şen, programın diğer konuklarından Vatan Partisi...