Yalnızca bizim yapıp ettiklerimizden değil, yapmadıklarımızdan ve başkalarının eylemlerinden, eylemsizliklerinden dolayı da hesaba çekiliriz orada. Sustuklarımızdan, görmediklerimizden, başımızı çevirip görmezden geldiğimizden. ‘Neyi daha iyi yapabilirdim?’ suali, vicdanlı benliği daima yoklar.
Türkiye’de medyanın özgür olmadığıyla ilgili asılsız haberlerin arşa çıktığı bir dönemde, Ankara’nın ortasındaki “International Media Center”a büyük görevler düşüyor. Bol bol plaketleşilsin, şehir şehir, ülke ülke gezilsin, önemli günlerde açıklamalarla algı operasyonlarına artık bir dur densin.
Vatandaş verdiği verginin izini sürer. Denetimlerin ve kurtarma çalışmalarının etkinliğini sorgular. Sorumlulardan hesap sorulmasını talep eder. Demokrasinin olmazsa olmazlarıdır bunlar. Hiç kimse, hele kamu adına yetki kullanan siyasi aktörler, bunlardan gocunamaz.
Bir “Deprem Bakanlığı” kurulsa yeri var. Özellikle “İstanbul depremi” başlığıyla örgütlenmiş, sürekli güncellenen, bilgilendiren şeffaf bir kurum büyük ihtiyaç. Bir apartmanda evindeki keyfi için kolonu kesen adama dur diyen merci yoksa, belediye komşuların feryadına aldırmadan uygundur raporu veriyorsa, raporu verenler bina yıkılınca değil, şimdi en ağır bedeli ödemek zorunda.