Devlet ve PKK kendileri için bunun rasyonel olduğunu düşünürse süreç başarılı olacak ve PKK Türkiye’ye karşı silah bırakacak. Bu, 40 yıllık bir meseleyi bitirecek, 100 yıllık bir meselenin bitmesini de kolaylaştıracak, demokrasi ve hukukun önünde duran dev kayayı kaldıracak tarihi bir olaydır. Yani Sorun Esenyurt’ta başlamadığı için çözüm de Esenyurt’ta bitmedi. Süreç sürüyor.
ABD seçimlerine dört gün kaldı. Anketleri yorumlamak anlamsız. Kamala Harris ve Donald Trump neredeyse her eyalette başa baş. Trump son haftayı Hispanikleri ırkçı şakalarla öfkelendiren şımarık bir zafer mitingiyle, Kamala Harris ise “Trump diktatör” temalı bir korku kampanasıyla kapadı. Evet, Trump bir demokrasi kahramanı değil. Evet, Trump dünya ve Amerikan demokrasisi için hayati bir tehdit. Fakat bugünlerin sorumlusu Trump’a oy veren seçmen değil, demokrasiyi sadece sandık kurulunca hatırlayan, halka rağmen siyaset yapmaya, faşizme karşı mücadeleyi omuz omuza vermeyip birilerini ittire ittire kazandırmaya çalışan “Demokratlar”.
“Mahalli olan” ile “milli olan” arasında bir gerilim söz konusu. Bu doğru mu? Hayır. Çünkü o yıllarda AK Parti, mevcut siyasi partiler içinde sadece kendisi ‘Türkiye partisi’ olabildiyse, bunu açıktan reddettiği tarihi ve kültürel köklerine borçluydu. Üzerlerinden çıkardıkları gömleğe rağmen İslamcı kökler derin bir geçmişe dayanıyor ve sadece bu köklere sırtlarını yaslayabilenler küresel sürece belli bir özgüvenle bakabiliyorlar. Aslında olan, tasvir edilenin aksidir; yani “mahalli” olan küresel sürece katılıyor, AB üyelik sürecinin yanında yer alabiliyor; geleneksel çizgide direnip “ulusal kalmakta direnen” ise mahallileşiyor, kendi üstüne kapanıyor, dünya ile temasını koparıyor.
Müzakereler en radikal mücadele yöntemleridir. Müzakere her şeyden evvel sizin varlığınızın kabulüdür. Yani onlarca yıl mücadele ettiğiniz veya ettiğini düşündüğünüz meselenin temsilcisi olarak kabul görmenizdir. Sizi bir taraf olarak görmenin neresi teslimiyet oluyor? Ve bu daha müzakere başlamadan olan bir kazanım. Gerisi sizin ustalığınıza ve taleplerinizi en basitinden en zor olana doğru konumlandırmanıza kalmış oluyor.
Hani Kürt meselesi yoktu da Batılılar uydurmuştu? Bahçeli’nin söylediklerini bir Batılı söylese Sevr hezeyanı tavana vururdu. Unutmayalım ABD ve AB 1990’lı yıllarda” Kürt sorununu hal edin” dedikçe “bizi bölmek istiyorlar” diyorduk. Öcalan’ı bize teslim ederken asmayın şartı koyan ABD idi. Bana Öcalan’ın tesliminden bir gün öncesi bilgi veren ABD Sefiri Sam Brown, “asmak yok” diye tekrarlamıştı. Kürt vatandaşların oylarının önemi ortaya çıkınca Kürt meselesi aniden var oldu! Aslında Kürt sorunu olduğunu bilen zamanın Başbakanı Çiller’e “meseleyi Meclis’te tartışmak gerek” diye önerdiğimde herhalde siyasal nedenlerle göze alamadı.