23 Şubat’ta sandık başına gidecek olan Almanya’da AfD yüzde 20 ile ikinci sırada. AfD halkın ekonomik kaygılarını ve göç ile ilgili korkularını körükleyerek oy oranlarını artırıyor. Almanya Türk Toplumu (TGD) seçmenleri sandığa yönlendirmek ve demokratik katılımı artırmak amacıyla 'Ben #DE Varım' kampanyasını başlattı.
Hak İnisiyatifi’nin Diyarbakır’daki Kürt Forumu’nda Kuzey Suriye’de, Kürtler arasında tercih edilen adıyla Rojava’da oluşan özerk yapıya yönelik atıfların yoğunluğu benim için dikkat çekiciydi. Ulus-devletler eliyle maruz kaldıkları mağduriyetler Kürtler arasında ciddi bir ‘devletsizlik’ psikolojisi ile bu küçük özerk yapıya realitede taşıdığından çok daha öte bir misyon atfediliyor. Forumda edindiğim izlenimlerin, sosyalist solun devrim romantizmini Kürt meselesine herkes için mutluluk getirecek gerçekçi bir çözüm için problem üreten alanlardan biri olarak görmemi sağladığını söyleyebilirim. Ezen milliyetçilik kadar ezilen milliyetçiliğin de sağlıklı bir sonuca götürmeyeceği vurgusunu çok değerli bulduğumu ifade etmeliyim.
Söylenmemiş cümleleri söylenmiş gibi anlatan, katılmamış insanları toplantıda gibi gösteren, anadilde eğitim ve anayasanın vatandaşlık tanımının değiştirilmesine bile tahammülsüz bu muhalefet anlayışının tek derdi sopayı ele geçirmek. Yoksa sopayla bir dertleri yok. Bu muhalefetten ümitvar olanlarınki ancak bir çaresizlik olabilir. Çünkü karşımızda ayağındaki kelepçeyi çıkarıp, başkasına takmak isteyenlerden fazlası yok.
Prof. Dr. Richard Falk, Gazze Mahkemesi’ni tanıtmak ve destek sağlamak üzere gelmiş. Kendisiyle iki kez konuşma imkanı elde ettik. Özetle “Gazze Mahkemesi”nin gerekli olduğunu söylüyor: Çünkü Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı bu tür olaylarla mücadelede ağır kalıyor. Onların elini kolunu bürokratik engeller bağlıyor. Bir dizi kural ve engel aşılıncaya kadar cezanın bir hükmü kalmıyor.
Türkiye 2002’den bu yana çözümün içinde aslında. Ve en önemli aşama çoktan geçildi: İnkâr sona erdi; sivil ve siyasi hakların iadesi adına en önemli adımlar atıldı. Böylece şiddetin zemini kurutuldu ve siyasetin devri başladı. Elbette artık hiçbir sorun veya talep kalmadı anlamına gelmiyor bu tespit; Kürt meselesinde hala atılması gereken adımlar var. Ama bu aşamadan sonra meselenin artık siyaset meselesi olduğu anlamına geliyor. Onda da Kürtler Türkiye’de iktidarı belirleyecek bir demokratik gücü temsil ediyor.