RPB 101’deki adamlar önceki savaşta geçen çarpışmalar yüzünden vahşileşmemişti, bu yüzden davranışları “savaş meydanındaki taşkınlık” olarak tanımlanamazdı. Aksine, “vahşileşme bu adamların davranışlarının nedeni değil, bir sonucu olmuştu”.
Yaşadıklarımız, bu ülkede, siyasal/kültürel aidiyet duygularının, bireyin toplumsal denetimine imkân veren bir mekanizma gibi işleyebildiğini gösteriyor bize. Şerif Mardin’in büyük bir yaratıcılıkla “mahalle” olarak kodladığı bir kuşatma söz konusu.
HDP'yi "siyaseten etkisizleştirecek" adımların, çözümü de aynı oranda zorlaştırması, şaşırtıcı olmaz. Çünkü, bir kez böyle bir yola girildi mi, gelişmelerin nerede duracağını kestirmek mümkün olamıyor.
Türkiye'nin son krizde bir taraf olmadığı yönünde açıklama yapması bekleniyor. Umman dışındaki Körfez ülkelerinin ise Suudi Arabistan tarafında pozisyon alması... Bu gelişmenin asıl sonucu ise bölgede daha önce bazı siyasi farklılıklar nedeniyle cepheleşen ancak Rusya ve İran'ın bölgede artan yayılmasına karşı büyüyen kaygıların bir araya getirdiği Sünni blokun konsolide olması.
Türkiye’nin esas meselesi çok uzun zamandan bu yana toplumsal temsil değil. Esas sorun bürokratik vesayetin kalıcı bir yapı arz etmesi ve yürütmenin denetiminde yine yapısal aksaklıkların olması. Dolayısıyla eğer denetimden sapma eğilimi göstermeyen ve temsilde adaleti de dikkate alan bir düzenleme içerirse, başkanlık sisteminin Türkiye için ‘doğru’ çözüm olduğu çok açık.