PKK milliyetçilikler çağı olan yirminci yüzyıldan kalma ideolojisiyle ve yöntemleriyle, küreselleşen ve Marx’ın öngördüğü gibi gittikçe küçülen, âdetâ bir “köye” dönen dünyamızda, geç kalmış bir ultra-milliyetçiliği gerçekleştirmeyi, Türkiye ve Suriye Kürtlerini birleştirerek bir Kürt devleti kurmayı hedefliyor.
Alt orta sınıflardan gelen ve aralarında “alt sınıflardan az sayıda” kişinin bulunduğu nispeten ileri yaşlardaki bu evli ve çocuklu erkekler, görev aldıkları RPB 101’de birer katil haline gelmiş ve Almanların Avrupa Yahudilerini toplu olarak katletmeleri sürecinde kilit bir rol oynamıştır.
Haziran öncesinde AKP seçmeni AKP karşıtlarının hükümeti devirmek üzere çaba harcadığının farkında olmakla birlikte, iktidarın kaybedilmeyeceğinden emindi. (...) Ama Haziran sonrası maliyetin çok yüksek olduğunu, AKP’nin iktidardan gidebileceğini gördü ve bunun vahim bir ‘geriye dönüş’ anlamına geleceğini hatırladı.
Görüşme sırasında Demirtaş’ın yüzüne bakarak “Suriye ve Irak devletleriyle beraber savaşan Kürtlere yardım edeceklerini” söyleyen Lavrov epey açık sözlüydü aslında. Onun için PKK’nın ve PYD’nin kıymeti ancak o dost ve müttefik devletlerle iş birliği yapmalarından geliyor. Demirtaş’ın o masada oturmasının sebebi de Türkiye’den nefretleri, Kürtlere dostlukları değil.