AKP, Gülen Cemaati ile kavgaya tutuştuktan sonra müesses nizamın aktörleriyle yakınlaştı, onlarla işbirliği yaptı. Ardı ardına gelen beraat kararları, bu işbirliğinin diyeti gibi. Ama AKP unutmamalı ki, faili meçhullerin üzerini örtmek, masumların kanına girenlerin hesap vermesini engellemek kimseye hayır getirmemişti.
Hele, Gürbüz Özaltınlı’nın dikkat çektiği gibi, kitlelere yönelik herhangi bir siyasî faaliyet kalmamışsa, geyik muhabbeti tek belirleyici olup çıkıyor. Asmalımescit’in herhangi bir meyhanesinde, ansızın bütün masalar “şerefine Tayyip” diye tempo tutarak kadeh kaldırırsa, müthiş mutlu olup bütün dünyayı kendinizi “doğru”lattığınız o elli altmış kişiden ibaret sanabiliyorsunuz. Bu da kendi gettolaşmanızı derinleştirip daha büyük yanılgıların kapısını aralıyor.
Düşünün ki yüzde elli oy almış olan parti ‘hatalar yaptık’ tespitinden hareketle özeleştiriye yönelirken, apaçık bir yenilginin altında kalmış olanlar hala kendi dışlarından bahane arayabiliyorlar. Sadece bu bile AKP’nin bu ülkede iktidarı hak eden tek siyasi hareket olduğunun ve mümkünse bu iktidarı paylaşmamasında yarar olduğunun kanıtı.
Bir zamanlar, “işkenceye sıfır tolerans” diyerek hukuk devleti yolunda çok iyi bir ilerleme kaydeden AK Parti, bugün cesurca “hukuksuzluğa sıfır tolerans” diyerek, kamu vicdanını yaralayan davaların adaletsizce sonlandırılmasına müsaade etmemelidir.
PKK, terör saldırılarını sürdürmeye devam ediyor ve Kandil'in silah bırakmaya niyeti yok. Devlet de, bu şartlarda çözüm sürecini buzdolabından çıkarmaya kolay kolay yanaşamaz.