Dünyanın her yerinde vicdanını kaybetmeden insani değerlerde ortaklaşan milyonlarca insan var. “Avrupa, bir birliği olan, ahlaklı bir kıta mı, yoksa yarısı denize düşmüş göçmenlerin öteki yarısını da denize dökün diyen bir yer mi; ikincisi ise bu rezil bir Avrupa olur” diyor Fransız sosyolog Alain Touraine...
Türkiye’de tarafların bu anlamda birçok eksiklik taşıdığına şüphe yok. Taraflar zamanı doğru kullanmadılar. Muğlaklığı gidermediler ve hayati bir önem arz eden berraklığı sağlayamadılar.
AKP bir yıllık, CHP ise dört yıllık bir ortaklığı istiyordu. Bir yılın CHP için kabul edilemez olduğu açıktı, çünkü hem kendisini seçmene göstermek, hem de AKP’ye payanda olma suçlamasından kurtulmak için en az 2 yıla ihtiyaç vardı. Buna karşılık AKP’nin kendisini 4 yıl bağlamasını istemek de gerçekçi değildi.
Bugün AKP’den nefret eden, iliklerine kadar AKP nefretiyle dolup taşan, anti-AKP’ci laik sol/liberal çevrenin özellikle bir kesiminin sorunu, tam da bu “ne darbesi yahu, tövbe estağfurullah” tutumundan kaynaklanıyor.
Aylarca süren Gezi olaylarında can kayıpları yaşandığında yükselen sert sözlerin sahipleri şimdi PKK’yı savunabilmek için “adamların elinde silahtan başka imkân yok” diyebiliyorsa meseleye insanın değerinden başlamak gerekir.