En vahimi, solun ezici çoğunluğu “burjuva demokrasisi”ni horlamada birleşti. Toplumu bir arada tutmaya çalışmak diye bir duyarlılığı hemen hiç olmadı. Her durumda “sınıf mücadelesi”ni sonsuza dek keskinleştirmek gerektiği anlayışıyla hareket etti. Batsın bu dünya, yıkılsın bu düzen derken, kendisinin de neyin altında kalabileceğini aklına getirmedi.
Cizre örneği, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve bölgedeki Kürt yurttaşların önüne, "ikili bir model" koyuyor. Bu iki model bir anlamda test ediliyor. Cizre gibi HDP'nin çok yüksek oy oranları elde ettiği şehirlerde, PKK de aynı oranda örgütlü ve güçlü.
Batı, Kobani’de önünü açtığı, desteklediği PKK’yı Türkiye’ye karşı şimdi bir terör kartı olarak kullanıyor. Kobani, PKK’nın bu sürece adapte edilmesiyle ilgili laboratuvar işlevi gördü.
"HDP'yi yok etme" siyasetinin, meselenin çözümüne bir katkı sunması söz konusu olamaz. Çözümün Türkiye içinde ve Türkiyeli çözümü açısından, HDP'nin yakaladığı destek önemli.
Her tarafından şiddet, militarism, ırkçılık akan bu türkünün çatışmanın diğer tarafında bir karşılığı olmadı hiç. Türk cephesinde parti binalarına, Kürt işçilere saldıran faşistler çıktı ama 30 yıllık savaşta PKK’ya karşı popular olmuş bir türkü ya da marş bestelenmedi. İçinde Kürtlere hakaret edilen, PKK’lıların nasıl öldürüldüğünü anlatan böyle bir türkü eşliğinde düğünlerde halay çekilmedi.