PKK, Suruç saldırısından hükümeti sorumlu tutarak yeniden “devrimci halk savaşı” başlattı. Tam Orwell-vâri bir ikilidüşün (doublethink) ve yenikonuş (newspeak) dili. Doğrusu şu ki, eğer büyük bir kamusal tepkiyle önlenemezse bu, tümüyle yalan üzerine kurulu, taleplerinin Türkiye içinde ve Türkiye tarafından karşılanması olanaksız, artık düpedüz karşı-devrimci karakterde bir iç savaş olacak. HDP’nin sırtını sıvazlayan medya, sol ve aydınlar da bunda büyük sorumluluk taşıyacak.
Siyasi belirsizlik giderilememiş, seçim sonrası hükümet kurulamamış olsa da, mevcut hükümet buraya yönelmeli ve toplumu da bunun için seferber etmelidir.
Başta Kobani olayı olmak üzere Kürt oylarının hızlı değişiminde alevlenen Kürt milliyetçiliğinin doğallığını, yani kendiliğindenliğini ve samimiyetini de sorgulamıştım. Özellikle de Kobani olaylarında Türkiye'nin DAEŞ'e (yahut IŞİD’a) karşı askeri bir müdahale yapmasının da ne kadar yanlış bir politika olacağını, biraz da sert bir dille eleştirmiştim.
Anayasa Mahkemesi büyük bir cesaret örneği sergileyerek kırmızı kitabı bir kenara bırakıp kanaatimizce doğru olanı yaptı ve anayasaya göre karar verdi. Bu kararıyla Anayasa Mahkemesi artık Eski Türkiye’nin anayasa mahkemesi olmadığını da ispat etmiş oldu.
Çözüm süreci nedeniyle devlete başkaldıran cemaat, şu an HDP saflarında, eski ulusalcılar yeni “gerilla”severler oldular. Türkiye Cumhuriyeti'ni, AK Parti'yi, bu ülkenin Cumhurbaşkanını, Başbakanını son derece çirkin, ahlaksız ve densiz bir şekilde IŞİD'le özdeş göstererek, PKK'ya hedef gösteriyorlar.