Yaşadığımız her şeyde suçlu olarak Avrupa’yı, dış güçleri ilan ederek sorunları çözmek mümkün mü? Kendimize düşenden başlamak aslolandır. Bu da yeni bir dilin kurulmasıyla ilgili.
Tayyip Erdoğan'ın davası bir kişinin değil AK Parti'nin davasıdır. Bu yüzden hedefte olan yalnız başına Erdoğan değil, o davanın tüm sahipleridir, milletin kendisidir, Abdullah Gül'dür, Ahmet Davutoğlu'dur, bütün AK Partililerdir..
Erdoğan onu ille de diktatör olarak görmek isteyenlerin pek anlamayacağı bir biçimde Baykal ile görüştü, sağduyulu bir çağrıda bulundu ve bu süreçte kendi mütevazi rolünü tanımladı.
Yaşanılan sürecin hayal kırıklığıyla üretilen “Kürt hareketinin kullanılan oyuncu” olduğu söylemi, soğukkanlı bir analizden çok polemikçi bir tahkir diline karşılık geliyor. O nedenle de sorunu anlamak ve çözüm üretmek yerine Kürt/muhafazakâr kopuşuna hizmet etme tehlikesi taşıyor.
Etrafı ateş çemberi ile kuşatılmış sivil barış hareketi, ilk ve önemli bir adımla politika sahnesinde yer aldıysa, tüm toplum demokratik bir değişime adım atmıştır.