Baskın Oran yazısına; “Demokrasi, hukuk, ahlak ve devlet düzeni açısından bir çöküşün örnek-olayı olarak Diyadin hadisesi mümtaz yer tutacak” diye başlıyor ve devamında konuyla ilgili bilgilerin eksik, karışık ve tutarsız olduğuna göndermeyle asıl vuruşunu yapıyor; “Artık bunların üstüne herhangi bir şey yazmak lüzumsuzdur, fazlalıktır,“zaittir..”
İHH İnsani Yardım Vakfı’nın geçen hafta sonu bu başlık altında Diyarbakır’da düzenlediği sempozyuma, “Farklı coğrafyalardaki etnik kökenli silahlı çatışmalar ve çözüm süreçleri” ile ilgili oturumda İspanya’nın barış deneyimini konu alan bir sunum yapmak üzere katıldım.
Mustafa Akıncı’nın “yavru vatan değil kardeş vatan” fikrini ortaya atması gayet normal, haklı ve doğrudur aslında. Temelde, adı konmamış bir sömürgelik halinin koşullar da olgunlaştığından artık son bulması talebinden başka bir şey değildir.
Paralel polis, savcı ve hâkimlerin ortaklaşa yürüttüğü davalarla Türkiye karanlığa sürüklendi. Polis-savcı-hâkim ortaklığıyla Yargı, tarihimizin en kanunsuz, en adaletsiz kararlarına imza attı.
Türkiye'de de, değişik ateşkes girişimlerinin ardından; 2013 yılının başında, "çözüm süreci" adı verilen yeni bir dönem başladı. 2013 Mart'ında, Öcalan'ın çağrısıyla, PKK ateşkes ilan etti. Türkiye, askeri operasyonları durdurdu. Ancak, İrlanda'da olduğu gibi, silahlar gömülmedi.