Çözüm sürecinin en önemli "ilk hedef"i, "PKK'nin Türkiye sınırları dışına çekilmesi"ydi. Ne yazık ki, güvensizlik ve gerginlik atmosferi içinde, bu beklenti gerçekleşemedi. PKK, silahlarıyla birlikte, Türkiye'de kaldı. Bu durum; her an, "PKK'lilerle TSK'nın karşılaşma ve çatışma riski"ni içinde barındırıyor.
‘Yeni Türkiye’ ülkesel açıdan gerçekçi bir proje, beklenti ve ihtimal… Sorumluluk alma istek ve iradesi demokrat zihniyet içinde şekillendirilebildiği ölçüde, ‘yeni Türkiye’nin küresel anlamı, rolü ve değeri de AKP’nin hayallerine yaklaşacak…
Türkiye’nin benim gibi özgür ve eleştirel tarihçileri -- tarihsel gerçeği, 1915’te tam ne olduğunu bulmaya ve Türkiye halkına sabırla anlatmaya, anlatırken de araştırma ve tartışma ortamını giderek genişletmeye ve rahatlatmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla sorun, “soykırım mıydı, değil miydi”den ibaret değil; çok daha büyük. Ve bu anlama-anlatma çabasında, soykırım deyimi yer yer olumsuz bir rol de oynayabiliyor. Çünkü bu bir tür aşırı-özet, bir formül, korkunç ve muazzam bir tarihsel gerçekliği tek bir sözcüğe indirgeyen bir klişe.
Genelkurmay açıklamasına göre; PKK'liler askere saldırdı, asker de onlara karşılık verdi. HDP'liler ise, askerin bölgede planlı bir operasyon yaptığını anlatıyorlar. PKK'nin üslendiği bölgeye indirme yapmış ve çatışmayı kışkırtmışlardı.
Bütün dünyanın odaklandığı Obama-Castro görüşmesi basına kapalı oldu aslında. İki lider baş başa görüşmenin ardından kameralar önüne çıktı. Söze ilk başlayan Obama oldu ve ABD’nin 50 yıllık Kuba politikasında değişiklik yapma ihtiyacını hissettiğini söyledi ve ekledi: “Bugün burada Başkan Castro ile birlikte oturuyor olmamız tarihi bir olaydır.”