Demokratik siyaset ile AKP’nin geriletilemeyeceği düşüncesinin yaygınlaşması yeni arayışları beraberinde getirdi. Bir kısım muhalefet, hükümetin sokak eylemleriyle köşeye sıkıştırılabileceğini gördü. Ancak sokakta siyaset ile şiddet arasındaki çizgi kısa sürede belirsizleşti. Şiddet estetize edildi. Kimi şiddeti kendi temsilcisi saydığı gruplar tarafından yapıldığı için savundu, kimi şartların şiddeti zorunlu kıldığını öne sürdü ve kimi de sırf hükümete zarar verdiği için şiddeti hoş görür oldu.
Siyasi partilerin kendilerini ‘kurucu’ konumunda bulmaları genellikle kendi iradeleriyle olmaz. Her iktidar kendisine böyle bir rol atfetmekten hoşlanabilir. Ama belirleyici olan hemen her zaman söz konusu ülkenin geldiği tarihsel ve sosyolojik kırılma noktasıdır. Böyle anlarda genellikle tek bir idrak tüm toplumu kuşatır ve kabaca bakıldığında söz konusu idrak tek bir şey söyler: Geriye dönüş olmayabilir…
Cemevlerinin ibadethane sayılması, bir özgürlük sorunu olarak, hükümetin önünde duruyor. Tabii, sadece siyaseti sorumlu tutmak da doğru değil. Bu konu, son analizde, bir toplumsal zihniyet sorunu.
The AK Party tried to take a step in this regard. Some figures, renowned for their democrat characters, who support the party but also keep a distance from it, especially the ones specialized and competent in law, have a chance to enter Parliament. But it is not certain yet.