İran’da en uzun süre yaşadığım şehirdir Tahran, bombardıman başladığında önce dostlarım, öğrencilerim geldi aklıma, derken sevdiğim mekanlar. Tahran, İsfahan ve Tebriz bombalanırken, bu şehirlerde tanıdığım insanlara ulaşmaya çalıştım. Çoğu, bombardıman altında da olsa şehirlerinde yaşamayı sürdürüyorlardı. İran halkı dış tehdit karşısında her zaman tek vücut olur. Nitekim, iç baskı gruplarının saldırılarına katlanamayarak ülkesini terk eden ve Amerikan üniversitelerinde akademik çalışmalarını sürdüren Abdülkerim Suruş, rejime yönelik rahatsızlıklarına rağmen İsrail saldırılarını protesto etti. Rejimden rahatsız pek çok aydının da benzeri açıklamalar yaptığını duyuyorum.
Sevdiğim oyuncuların çoğu “defolu”. Ölçülere aykırı… Bazısı “at suratlı” olarak anılanlardan. Geçen yıl bugünlerde ölen Donald Sutherland mesela. Küçükken annesine soruyor: “Anne sence ben yakışıklı mıyım?”. Annesi duraklıyor, “Karakteristik bir yüzün var Donald…” O yanıt üzerine odasına gidip “tüm gün saklanmış”. Ama kendisiyle barışıyor. Onu “kötü kahraman” rolleriyle de tanıyoruz, “savaş karşıtı bir aktivist” olarak da. Bu “kötü adam” rollerinde bunca diktatör adayının yarıştığı bugünlerde ayrıca değerli.
Amerika’nın darbeyle Başbakan devirdiği, bunun için Şah ile işbirliği yaptığı, insanlara para verdiği bir ülke İran. Bu yüzden de “Marg bar Amrika!” diye bir slogan var. Bu yüzden kendi ülkesini bile savunamayan sert ve kötü bir rejim her şeye rağmen dış güçleri gösterip halk desteğini devam ettiriyor. Çünkü dış güçler, hainler, Batı’nın içimizdeki beşinci kolu denince insanların aklına komplo teorileri ve hamaset değil, somut hatıralar, belgeler geliyor.
34 yaşında. Uganda doğumlu bir göçmen. Hint asıllı Şii bir Müslüman. Ücretsiz kreş ve ulaşımdan eşcinsel haklarına en sol fikirleri savunan bir sosyalist. Cesur bir Filistin aktivisti. Boykot hareketini destekleyecek kadar sıkı bir İsrail karşıtı. Eşiyle dating uygulamasında tanışacak, rap klipleri çekecek kadar milenyum kuşağı. Annesi başarılı bir yönetmen, babası Marksist bir akademisyen, eşi Suriyeli muhalif bir karikatürist. Sanders ve Cortez’in sıkı bir yoldaşı. Hayır, bu Serbestiyet’teki yazılarıma konu bulmak için uydurduğum biri veya Netflix karakteri değil; New York belediye başkan adayı Zohran Mamdani. Kimsenin adını düne kadar duymadığı Zohran Mamdani, önüne çıkarılan engelleri aşarsa Amerika’nın İstanbul’unun yeni lideri olabilir.
Demokratik değerleri ve demokratik yönetimi her şeyin üstünde tuttuğunu beyan edegelmiş bazı kişilerin ‘dış’ı ve ülke güvenliğini sürekli olarak vurgularken ‘iç’te ülkenin yarısını düşman gibi gören bir yönetime karşı kendilerinden beklenen eleştirileri esirgemelerinde büyük bir problem var. Bu, onların demokratik değerleri ve demokratik yönetimi dış politikada ve güvenlikte zaaflara yol açacak bir tercih olarak gördüklerine dair haklı kuşkulara yol açıyor.