İsviçre Milli Takımının iskeletini 90’lı yıllarda Yugoslavya’nın dağılması sonrasında Balkanlarda yaşanan savaşlardan kaçıp İsviçre’ye yerleşen, sayıları yarım milyonu bulan ailelerin çocukları oluşturuyor. Bunlara Afrika kökenli oyuncuları da ekleyebiliriz. Böyle çok değişik kültür ve aidiyetlerden gelen insanların bir araya gelerek oluşturdukları takımın başarıdan başarıya koşması futbol başarısından daha fazlasını anlatmıyor mu?
Sezgin Baran Korkmaz’ın özel uçağını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, eski bakan Mehmet Ağar ve şimdi Prag büyükelçisi olan Egemen Bağış’ın da kullandığı ortaya çıktı. “Bağış, SBK’nın uçağında” diye haber yapılan fotoğraftaki Ali Bayramoğlu ise Serbestiyet’e konuştu: “O fotoğraf 2011’de Egemen Bağış Baş Müzakereciyken bir yurtdışı gezisi dönüşü çekildi. Uçak devletin uçağıydı, SBK’nın değil.”
Sekiz çeyrek finalisti belirleyecek sekiz maçtan ilk dördü mükemmeldi. Fakat dün seyrettiğimiz Hırvatistan-İspanya ve Fransa-İsviçre maçları bambaşkaydı. Gözümüzü bir saniye olsun kırpamadık, iki 120 dakika boyunca ekran başında hop oturduk hop kalktık. Bir maçta olabilecek her şey vardı; hatalar, harika goller, kader anları…
Bu bir ‘son yazı’… Bir süredir yapmakta olduğum analizi tamamlayan ve ona biraz dışarıdan bakma fırsatı tanıyan bir yazı… Açıkçası Türkiye’nin içinden geçtiği dönem ve onun arka planı ile ilgili şu an için başka söyleyecek lafımın kalmadığını düşünüyorum.
Gelen iki askeri darbe, önce üniversite özerkliğini hedef aldı. Öğrencileri baskı altına alırken, öğretim üyelerini korkuttu. Korku ve baskı, yaratıcılığı yok eden sonuçlar doğurdu. Üniversiteler, evrensel değerlerin, bilimsel başarının filizlendiği bir ortamdan, 'itaat edenler'in yetiştirilmek istendiği mekanlara dönüştü.