Devlet Bahçeli’nin “Ülkücüleri sokaktan çeken lider” olduğu yönündeki propagandanın altının boş olduğu bizzat kendisinin eylemi ve söylemiyle ortaya çıkıyor. Bütün olan biten sokakta cereyan ederken, “ülkücülerin sokakla işi olmaz” yalanına devam etmek ise milletin aklıyla alay etmek anlamına geliyor.
Vasıflı ve vasıfsız emek sahipleri önce Kilise’ye ve aristokrasiye, sonra da burjuvaziye karşı olmak üzere hep ittifak ettiler. Artık öyle değil. Önce Fransa’daki Sarı Yelekliler hadisesi, ardından ABD’deki kutuplaşma gösterdi ki vasıfsız emek sahipleri günümüzde okumuş-yazmışları Fransız İhtilali’nde ‘baldırı çıplaklar’ın aristokrasiyi gördüğü gibi görüyor.
Aradan 40 yıl geçti. O zaman MHP davasından idamla yargılanan ve hapis yatanlardan biri de Selçuk Özdağ idi. Eski milletvekili, Gelecek Partisi Gn. Bşk.Yrd. Özdağ, Cuma namazına giderken saldırıya uğradı. Kafasındaki yarıklara 17 dikiş atıldı. Olayla bağlantılı bir gazeteci de feci şekilde dövüldü.
Liberal ekonomi ve liberal siyaset perspektifinden ele alındığında, karşımızda kazan-kazan durumuna yol açan harika bir buluş var. Ancak modern dünyamızın henüz farkına vardığı küçük bir sorunla da karşı karşıyayız: Söz konusu sistemin bütün aktörleri sadece kendi çıkarlarının peşindeler, toplumsal etkilerine ilişkin bir sorumluluk taşımıyorlar.